Fottbrazileiro

Fottbrazileiro
Tout le monde joue au football au Bresil

samedi 19 mai 2012

SIMDI NE OLACAK

SIMDI NE OLACAK?

Bir yanda futbolun patronu TFF, malumunuz yapilmamasi gereken herseyi yapmakta, bir yanda hukumet yetkilileri kendini gayrimenkul islerine vermis spor bakani eliyle karismamasi gereken herseye karismakta, ote yanda saibeli kulubun saibesiz (!) baskani her hafta, gelecek hafta konusup bombayi patlatacagini soylemesine ragmen bir turlu patlayamamakta ve bir turlu disari cikamamakta, diger tarafta TFF ye bagli Etik Kurulu verdigi raporda sike var ama suclu yok demekte, butun bunlar olup biterken, akilsiz taraftar sokaklarda kendince  desarj olmakta ve butun sorumsuz sorumlular UEFA artik bizi kurtarsa diye beklemekte.
Mart 2012 sonu Nisan 2012 basi diye hesapladigim giyotinin bicaginin dusmesi ise butun bu olanlara bir anlam veremeyen UEFA'nin saskinligi dolayisiyla biraz gec kalmis durumda.
Yapilanlar, soylenenler, uygulamalar, adamlarin bugune kadar bildigi, alistigi herseye ama herseye aykiri. Hal boyle olunca da hala saskin saskin olani biteni izlemekte ve karari geciktirmekteler.
Bu arada kerameti kendinden menkul futbol otoritelerimiz kendilerince mantik yurutmekte ve senaryolar uretmekteler.
Yok TFF hukumet yetkililerimizin tavsiyesi uzerine UEFA ya 2012 icin THY vasitasiyla sponsorluk adi altinda rusvet teklif etmis UEFA da bunu kabul ederek bize ceza vermeyecekmis, yok basbakanimiz Michel Platini'den ricaci olmus Platini'de onu kiramazmis, yok bazi kuluplere ufak tefek cezalar verilerek isin ortbas edilmesi kararlastirilmis, mis mis mis...........

Avrupa parlamentosuna cikip hukumet temsilcilerine:

- Biz futbolu temizlemek istiyoruz, bunun icin de sizlerin yardimlariniza ihtiyacimiz var
diyen Michel Platini'nin kalkipta yukaridaki senaryolardan herhangi birine olur vermesine imkan varmi?

Bir tarafta FIFA Interpol'e 10 yillik anlasma cercevesinde 20 milyon euro odeyecek ve futbolun butun kirli camasirlarini ortaya dokecek bilgileri toplayacak, ama ote yandan da UEFA ile mali konular basta olmak uzere bir suru problemle ugrasacak (ki bunlarin icinde kendi icinde de celiskili durumlar mevcut) ustune ustluk artik Avrupa Birligi acik acik FIFA'nin otoritesini sorgulamaya baslayacak (zira futbol artik kuresel bir endustri ve milyarlarca euro genere eden bir olgu, dolayisiyla hem emegin serbest dolasimi, hem sermayenin ekonominin kurallari dahilinde kontrolu, hem vergilendirme konularinda ulkeler arasi anlasma konulari da artik tartismaya acilmakta.
Butun bunlara ilaveten UEFA da 14ler kulubunun baskisi altinda ve artik zengin kulupler kendi kurallarini koymaya meyillenmekte olduklarindan futbolun Avrupa patronu da sikintida.
Butun bu olgularin isiginda henuz emeklemekte olan yerinde agir ama dunya futbolundaki yerinde cok ama cok hafif futbolumuz TFF marifetiyle UEFA'ya agirlik koymaya calismakla komik olmakta.
Buna birde basbakanin (buyuk ihtimalle niteliksiz danismanlarinca yanlis yonlendirilmesiyle) :
- Canim bir kac yil Avrupaya cikmasak ne olurki? demesini ekleyin ulkemizde futbolun hangi kafa ile nerelere suruklenmekte oldugunu anlasiniz.
Basbakanin ustune ustluk Ingiltere ornegi vermesine gelince:

Futbolu icad etmis Ingiltere futbolu UEFA tarafindan Avrupa Kupalarindan ihrac edilince geldigi noktayi hatirlatmamda fayda var:

Ingiltere futbolunun Futbol Ekonomisindeki yeri Turk Futbolu ile kiyaslandiginda tam 10 misli. Buna ragmen Ingiliz futbolu agir travma gecirerek buyuk kuluplerinin hemen hepsi (genellikle petro-dolar zengini araplar basta olmak uzere) yabancilara satildi. Bu kuluplerden cogu bir kac kez el degistirdi ve sonucta cogunlugu bugun itibariyla mali acidan pekte ic acici durumda degiller.

Simdi birde acinasi durumdaki kuluplerimize ve Turk Futboluna bakalim:
Ozellikle super league de oynayan kuluplerimizin mali yapisi bugun itibariyla malum, bir kaci haric hepsi iflas etmis durumda. Kuluplerimiz herhangi bir katma deger yaratmada, akil, bilgi, donanimli yonetici ve de arzu yoksulu. Bunun en guzel ornegi ulkenin "batiya acilan penceresi" GS SK.
Bu guzelim kulup tarihinde en akilci acilim yaparak getirdigi Derwall ile yillar suren bir "gestion" sonucu 2000 yilinda ruyalarimizda gorsek hayra yormayacagimiz bir UEFA Sampiyonlugu kazanarak ulkeye ilk ve son bir gurur yasatti. Kendilerinin bile inanamadigi bu basari ne paraya ne de baska bir arti degere tahvil edilebildi.
Anamizin liginde oynamaya ve olur olmaz bir suru akilsiz nedenlerle tribune oynayarak rakiplerle kavga ederek kendi yagimizda ve kendi ulkemizde 12 yildir surunmekteyiz.

Bence artik biraz dusunmemizi saglamak icin su asagidaki satirlari okuyup anlamaya calismakta fayda var. Akla ziyan senaryola uretilecegine biraz kafa calismakta da yarar var.




6 Ocak 2012- Söyleşi Serdar Ali Çeliker- Tuğrul Akşar
Futbol ekonomisti Tuğrul Akşar, acı bilançoyu Serdar Ali Çelikler'e açıkladı. Futbol ekonomisi şu sıralar en çok ilgi duyulan alan. Yıllardır bu konuda yazar çizerim. İlk kez bu sene “Futbol ekonomisi ile bu kadar ilgilenen taraftar-okur” görüyorum.
Herkes ama herkes “Küme düşürülme olursa futbol ekonomisi etkilenir” diyor ama kimse bir uzmana sormuyor. Ben de Türkiye’de futbol ekonomisi konusunun en önemli uzmanı Tuğrul Akşar ile mini bir röportaj yaptım. Futbolun her türlü rakamını, bu işin profesörü sayılabilecek Akşar’ın internet sitesinden de bulabilirsiniz. F.Bahçe küme düşerse Süper Lig-Bank Asya 1.Lig ve elbette F.Bahçe bu durumdan ne kadar etkilenir sorularının yanıtları aşağıda:
Soru:  Şike futbolun bağışılık sistemini zayıflatan ve futbolu öldüren bir unsur.  Şike futbola neden sirayet ediyor?

Yanıt: Futbolun bugün  popülaritesi ve yaklaşık dört milyar insan tarafından tüm dünyada izleniyor olması futbola ilgiyi artırıyor. Futbola ilgi arttıkça, insanlar daha çok para harcamaya başlıyor, parasal gelir artıyor. Bugün futbolun tüm yeryüzünde yarattığı toplam gelir yaklaşık 25 milyar dolara yaklaşıyor. Bunun yüzde 85’ini de Avrupa üretiyor. Deloitte’un son çalışmasına göre Avrupa futbol gelirleri yaklaşık 21 milyar dolara ulaşıyor. Futbolun aynı zamanda yaratığı dolayılı etkileri de dikkate aldığımızda bu tutar yüz milyar dolarlara yükseliyor. İşte bu parasal büyüklük tüm kesimlerin futbola ilgisini artırıyor. Kulüpler bu işten daha fazla kazanmak istiyor. Futbolcular da aynı şekilde. Bir de benim asalak ekonomi olarak nitelendirdiğim  bahis sektörü var. O da bu gelişmeleri tetikliyor. Yani pastadan daha fazla pay alabilmek için tüm futbol ve anti futbol unsurları futbola hücum ediyor. Oysa, futbolun kendi dinamikleriyle yaratabileceği gelir sınırlı…Futbol aynı zamanda bir nüfuz oluşturma aracı. Bu da tüm dünyada yaygın olarak kullanılıyor. İşte bir maçın doğal sonucunu manuple ederek, bu işten daha fazla para kazanmanın yolu şikeden geçiyor. Sadece şike değil, bunun yanı sıra, teşvik, rüşvet ve şiddet gibi anti futbol ögelerini de beraber düşünmek lazım.
Ben bunların yarattıkları gelir ekonomisine şike ekonomisi diyorum.
Soru: Nedir Şike Ekonomisi? Biraz açar mısınız?
Yanıt:  Futbol sağladığı dışsallıklar nedeniyle kendisi dışında bir çok sektöre de ilave katma değerler yaratıyor. Bu kapsamda futbolun yaşadığı gelir kayıpları şike ekonomisinin gelirlerini oluşturuyor. Futbolun gerek parasal gelir kalemlerinde, gerekse marka değerlerinde negatif olarak ortaya çıkan parasal akımlar, futbol sektöründen daha farklı bir alana, yani şike ekonomisine kaynak transferine yol açıyor. Bu da üretken alandan, spekülatif alana fon aktarımı anlamına geliyor. Üretken olmayan bir alana kaynak transferi şike ekonomisinin temel gelir kalemlerini oluşturuyor. Bu transfer sonucunda futbolun temel rekabet gücü düşerken, futbolun sırtından geçinen asalak bir ekonominin de kanser gibi büyüdüğünü gözlemliyoruz. Bu gelişim aslında futbolun bağışıklık sistemine kasteden bir gelişme. Gerekli önlemler alınmadığı taktirde orta ve uzun vadede futbolun ölümü anlamına geliyor bu. Teşvik, şike, rüşvet ve şiddet gibi unsurlar şike ekonomisinin motorunu oluşturuyor.

Şike ekonomisi ile futbol ekonomisi arasında aslında doğru orantılı bir gelişim söz konusu. Futbol parasallaştıkça, ticari gelirler artıyor. Ticari gelirler arttıkça da, şikenin temel dinamiğini oluşturan faktörlerin futbola olan ilgisi artmaya başlıyor. Nitekim bu kapsamda futbola nüfuz etme aracı olarak karşımıza bahis ekonomisi çıkıyor. Futbolda parasallaşmanın boyutu, şike ekonomisinin de boyutunu artırıyor. Ancak bu ikili arasında rekabet gücü bakımından ters yönlü bir ilişki var. Şike ekonomisi geliştikçe futbolun izlenilirliği yani reytingi düşmeye başlıyor. Taraftar maçlara ilgi göstermiyor. Sponsor kulüplere destek olmuyor. Tribündeki taraftar sayısı giderek azalıyor. Bütün bunlar da futbolun rekabet gücünün düşmesine ve uzun vadede ölümü anlamına geliyor. Şikeye muhatap ligler izlenmiyor. İzlenilirlik düştüğü için de futbol ekonomisinin gelirleri düşmeye başlıyor. Bugün Malezya, Sigapur ve Çin’de futbola olan ilgi o kadar fazla olmasına karşın şike olaylarının yaygınlığı, lokal ligler yerine uluslar arası liglerin daha fazla izlenmesine yol açıyor. Yine bize en yakın örnekler olarak  Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan liglerini gösterebiliriz.
 Bütün bu nedenlerle endüstriyel futbol parasal büyümenin sağlıklı olabilmesini futbolun daha temiz ve fair olmasında görüyor. Bu nedenle de FIFA, UEFA gibi futbolun regülatör kurumları, futbolu bu ögelerden daha uzak tutabilmek için eskiye oranla daha fazla  düzenleyici ve kontrol edici olmaya çalışıyorlar. Bu nedenle teşvik, şike, rüşvet ve şiddet gibi anti-futbol unsurlarına karşı çok şiddetli ve katı yaptırımlar getiriliyor. Bu konuda lokal federasyonlar kendi iç hukuklarında da gerekli düzenlemeleri yapmaları konusunda yönlendiriliyorlar. Nitekim şike eyleminin bir suç unsuru olarak Türk Ceza Kanunu’nda yer almasını da bu kapsamda değerlendirmek gerekiyor.

Soru: Şike Futbolu, Kulüpleri ve Futbol Ekonomisini Nasıl Etkiliyor?
Yanıt:  Şike genel olarak futbolu iki şekilde etkiliyor. Birincisi futbol ligini etkiliyor. İkincisi kulüpleri etkiliyor.

Liglerde temel etki olarak; 1) Rekabet Kalitesi düşüyor, 2)Futbol Pastası küçülüyor, 3) Reyting düşüyor. Bu tür skandallar dev endüstriyel ekonomilerde, pasta büyük olduğu için daha çarpıcı sonuçlara yol açıyor. En önemlisi endüstriyel futbolun kendisini yeniden üretim aracı olan reyting düşüyor ve o ligler güvenilirliğini zaman içinde yitirmeye başlıyor. Güvenilirlik düzeyinin düşmesi peşinden kalite ve rekabet sorununu da beraberinde getiriyor. Düşük rekabet reytingin yükselmesinin önünü kesiyor. Reyting yüksek olmadığında da sponsorların o lige olan ilgisi en alt düzeyde oluyor. Güvenilirlik düzeyinin yüksekliği, o ülke liginde gelirlerin artması için bir baz oluşturuyor. Endüstriyel futbolun en önemli gelir kaynaklarından olan sponsorluk gelirleri özellikle reytingi yüksek, marka olmuş  liglere daha çok yöneliyor. Naklen yayın gelirleri pastası buna bağlı olarak daha çok büyüyebiliyor.  Bu nedenle endüstriyel futbolda gelirlerin artması ve pastanın büyümesi tamamen heyecanın en üst düzeyde tutulmasına, yani reytinge bağlı. Bu nedenle endüstriyel futbolda reyting yaşamsal bir öneme sahip. Bunun içindir ki, endüstriyel futbol hiç bir zaman teşvik, şike, doping gibi kendi mezar kazıcılarının sistemde  gelişip, filizlenmesine izin vermiyor.  Bunun en tipik örneğini bu skandalla İtalya’da yaşamış olduk.  
 Kulüplere etkisine bakarsak;  
1) Gelirler Düşüyor. (Sponsorluk, Reklam ve medya, maç günü ve naklen yayın gelirleri önemli ölçüde azalıyor.) Gelirler azaldığı için giderler aynı hızda düşmediğinden sezon içinde kulüplerin faaliyet zararları artıyor. Artan zararların finansmanı için kulüpler yoğun olarak banka kredilerine yönleniyorlar. Ağırlaşan finans yükü kulübün sportif rekabet gücünü düşürüyor.
2) Marka Değeri Zarar Görüyor. Bu üç şekilde gerçekleşiyor. 1. Kulüp borsaya kote ise kulübün hisse senetlerindeki düşüş nedeniyle kulübün piyasa değeri düşmeye başlıyor. Nitekim Juventus’un piyasa değeri bir sene içinde yüzde yetmiş iki azalırken, Fenerbahçe’nin piyasa değeri bir hafta içinde yüzde otuzbeş düştü. 2. Kulübün oyuncularının bonservis bedelleri üzerinden takım değeri düşüyor. Juventus’da Viera, Zlatan İbrahimoviç’in Inter’e, Zamborotta ve Lilian Thuram’ın Barcelona’ya, emerson ile Cannavaro’nun Real Madrid’e transferi nedeniyle takım değerinde 175 milyon Euro’ya yakın bir düşüş yaşandı. 
3) Sportif Rekabet Gücü Düşüyor. Yukarıda da dile getirdiğimiz gibi takımdaki çok önemli oyuncuların federasyon kısıtları ve başka olaylar nedeniyle takımda kalmak istememeleri takımın sportif rekabet gücünü olumsuz etkiliyor.
Kısacası;

I- Kulüp bazında olumsuz etkiler

1.       Kulüplerin gelirlerinde önemli ölçüde parasal kayıplar yaşanıyor.
 2.       Zedelenen itibar ve olumsuz etkilenen marka değerinin, sponsorları ve medya haklarını olumsuz etkiliyor.
3.       Önemli oranda yıldız oyuncularını satmak durumunda kalıyorlar.
 4.       Kulüplerin rekabet güçleri önemli ölçüde zayıflıyor.
5.       Borsada işlem gören kulüplerin borsa değerlerinde önemli düşüşler yaşanıyor.
 6.       Ayrılan futbolcular yüzünden takımların piyasa değerlerinde ciddi düşüşler meydana geliyor.

 II. Ülke Futbolu Bazında Olumsuz Etkiler,
1.       Lokal ligde rekabet kalitesi düşüyor. 2.Futbol pastası küçülüyor. 3.       Ülke dışına giden oyuncular nedeniyle ülke ligleri reytinginde bir düşüş yaşanıyor.

Soru: Peki, siz ligin ve kulüplerin şikeden farklı şekilde etkileneceğini dile getirdiniz. Bizim ligimiz bu işten ne kadar etkilendi? Ya da etkilenecek?

Yanıt: Lig Mutlaka Etkilenir. Çünkü şike soruşturmasında adı geçen üç kulübün toplam gelirden aldıkları pay %30.19’a ulaşıyor. Yani üç kulübün geçen sezon Süper Lig havuz gelirlerinden aldıkları toplam para 145 milyon 125 bin TL. Yani neredeyse üç kulüp, toplam gelirin üçte birini kendi aralarında paylaşmış. Hal böyle olunca bu kulüplerin ligden düşürülmesi ya da yarış dışı kalmaları Süper Lig’i parasal açıdan önemli ölçüde etkileyecektir.  Tabi ki, bu kulüpler içinde en fazla geliri alan Fenerbahçe toplam Gelirdeki %12,54’lük payı ile ligi daha fazla etkiler. Ben sadece burada doğrudan parasal etkiyi dile getiriyorum. Kutlu Merih hoca ile yaptığımız çalışmalara ve Futbol Ekonomisi isimli kitabımızda da dile getirdiğimiz gibi Futbol kendisi dışında ekstra on birim daha gelir yaratıyor. Bu, tekstilden, elektroniğe, yayıcı kuruluştan, reklam ve medya sektörüne, turizmden eğlence sektörüne kadar etkisini gösterir. Bu etkiye biz futbolun dışsal etkisi diyoruz. Yani dolaylı etkisi. Bunu daha çok orta vadede hissederiz. Birden oluşmaz bu durum. Ancak sonuç olarak etkisi, şu andaki yaratılan etkiden çok daha fazla ve yıkıcı olur. Bu etkiyi net olarak hesaplamak için yaratılan geliri 10 ile çarpmak gerekiyor.  Yani buradan çıkan matematiksel sonuç: Fenerbahçe’nin yarış dışı kalması orta vadede Türk futbolunda yaklaşık 600 milyon TL’lık bir dışsal etki, yani gelir kaybı yaratır. O zaman bu etkisiyi minimize etmenin yollarını aramak gerekiyor. Bir başka kulüp ile bu gelir ikamesini de sağlayamazsınız. Yan, bir başka kulüp ile Fenerbahçe’yi ikame etme şansınız da yok.

Açılan davanın Fenerbahçe aleyhine sonuçlanacak olması durumunda, kulübün olası küme düşürülmesi halinde Süper Lig ekonomik anlamda etkilenecektir.  Çünkü, dört büyük kulübün toplam futbol pastasından aldıkları payın yüzde 38 civarında olduğu ve  bu kulüpler içinde Fenerbahçe’nin payının ise %12,54e ulaştığı dikkate alındığında Süper Lig bu kardan muhakkak olumsuz etkilenecektir. Nitekim 2010-11 sezonunda kulüplerimizin Süper Lig havuz gelirlerinden aldıkları pay aşağıdaki tablodan da net olarak görülüyor.  Bu tablodan da görülebileceği üzere Fenerbahçe geçen sezon toplam havuz gelirlerinin %12.54’ünü tek başına almış. Geçen sene tüm takımlara havuz ödemesi olarak toplam 510 milyon Beş yüz bin TL ödenmiş. Fenerbahçe’nin payına 64 Milyon TL düşüyor.  En yakın rakibi aynı puanla ligi averajla ikinci sırada tamamlayan Trabzonspor ise %9.69’lık pay, yani 49.375.000TL almış. Beşiktaş ise 5. Sırada ligi tamamlamasına karşın 7.96’lık pay ile 40.625.000TL, geçen sezonun büyük bir hayal kırıklığıyla 8. Sırada bitiren Galatasaray ise %7.64’lük pay ile 39 milyon TL gelir almış.
Takımlar
2010/11 sezonunda Gelirden Aldıkları Pay (%)
Fenerbahçe
12,54
Trabzonspor
9,87
Beşiktaş
7,96
Galatasaray
7,64
TOPLAM
38,01
Diğer 14 Kulüp
61,99

Soru: Şike Davasının Fenerbahçe Aleyhine Sonuçlanması Durumunda Fenerbahçe’nin Kaybı Ne Olur?

Yanıt: Fenerbahçe’nin Olası Gelir Kaybı 150 Milyona Ulaşacak
Fenerbahçe bu olaydan iktisadi, mali, sportif ve moralite yönünden olumsuz etkilenecek gibi görünüyor.  Özellikle parasal kayıp, yüksek takım maliyeti ve operasyonel gider sahibi Fenerbahçe’yi yoğun olarak yabancı kaynak kullanımına sevk edecek. Bunun yanı sıra yukarıda saydığımız olumsuz faktörlerin de etkisiyle kulübün rekabet gücü zayıflayacak.
Parasal olarak yaptığımız hesaplamalar ise kulübün ilk etapta 2010/11 performansından dolayı  (21 milyon TL Süper Lig ve 20 Milyon Euro-yaklaşık 45 milyon TL) 65 milyon TL fiili zarar uğrayacak.  Mahkemenin Fenerbahçe aleyhine sonuçlanması ve Federasyon’un küme düşürme cezası vermesi durumunda  Kulübün alternatif getirileri de dikkate alındığında bir sonraki sene zararı toplamda 100 milyonu aşıyor. Bu durumda kulübün olası gelir kayıpları toplamı 150 milyon TL’sına kadar çıkabiliyor. Tüm bu gelişmeler kulübün bir yandan piyasa değerini, diğer taraftan da marka değerini olumsuz etkileyebilecek potansiyeldedir. Bunun yanı sıra kulübün takım değerindeki azalma da şirket birleştirmelerinin önüne bir engel olarak çıkabilir.
Yayın geliri en az 55 milyon TL düşecek

FENERBAHÇE’nin ligi ilk 5 içinde bitirmesi durumunda alacağı televizyon geliri en az 50 milyon TL olacakken, Bank Asya 1. Ligi’nde oynarsa bu miktar 1.5 milyon TL’ye düşecek. Zarar: 50 milyon TL

Devler Ligi Gelirinden Olunacak
ŞAMPİYONLAR Ligi’nden bu sezon gelecek en az 20 milyon Euro yaklaşık 45 milyon TL gelirden mahrum kalacak.  Bunun yanı sıra Bank Asya’da oynaması nedeniyle bir sonraki sezon da Devler Ligi’ne gidemeyecek olan sarı lacivertlilerde zarar 2 katına çıkacak. Zarar: 90 milyon TL

Reklam gelirleri önemli oranda azalacak
Fenerbahçe’nin Spor Toto Süper Lig’den düşmesi halinde reklam verenlerin büyük bölümü bu reklamlarını geri çekebilir. Buradan da sarı lacivertlilerin kaybı son derece yüksek olacak. Zarar: 25 milyon TL

Yabancı futbolcular takımdan ayrılacak

BANK Asya 1. Ligi’nde 3 yabancı oynatabilecek olan Fenerbahçe tüm oyuncularını takımda tutabilir. Ancak gelirleri çok düşecek olan sarı lacivertliler için bu ücretler ekonomik anlamda bir yıkım olabilir.

Sponsorluk gelirleri azalabilecek ve yeni sponsor bulmada bazı zorluklarla karşılaşılabilecektir.


Sonuçta;

Fenerbahçe’nin maddi ve maddi olmayan kayıpları kulübe ve Süper Lig’e önemli hasar verecekmiş gibi görünüyor.  Ancak tüm bunlara karşın Türk futbolu tarihi bir sınav ile karşı karşıya bulunuyor. Temiz ve fair bir futbol için bu olayın en doğru şekilde soruşturularak sonuçlandırılması Türk futbolunun Avrupa’daki imajına da olumlu etki yapacaktır. Bu olaydan tüm kulüplerimizin ve federasyonun çıkartacağı çok önemli dersler bulunuyor. Bundan sonraki futbol yaşamında daha sağlıklı, rekabet gücü ve kalitesi yüksek bir lig için bu soruşturmanın sağlıklı bir şekilde sonuçlandırılması çok önem arzediyor. Buradan çıkan bir başka önemli ders de, kulüplerimizin çok önemli varlıklara sahip olmalarına karşın varlıklarını koruyacak etkin bir risk yönetimi yapılanmalarını gerçekleştirememeleri ve kurumsal yönetimi kulübe egemen örgüt modeli haline getirememeleridir.

Soru: Biraz da güncel gelişmelere ilişkin gözlem ve değerlendirmelerinizi almak istersek, Etik Kurulu’nun raporunda belirtildiği üzere Fenerbahçe, Mersin İdman Yurdu, Sivasspor’un ligden düşmeleri durumunda Süper Lig’in değeri ne olur? Bank Asya’nın değeri Ne Olur?

Yanıt: Biraz önce belirttiğim gibi Fenerbahçe Süper Lig’de yarattığı gelir etkisi bakımından, yeri ikame edilemeyecek bir kulüp. Yani, Fenerbahçe’nin ligde yarış dışı kalması orta vadede futbolumuzu mali açıdan bugünkünden daha fazla olumsuz etkileyecektir. Bunun hesabını birlikte yaptık. Diğer iki kulübün düşürülmelerinin etkisi ise parasal gelire görece olarak daha az olacaktır.
Bugün ligimizin yarattığı toplam gelir benim hesaplamalarıma göre yaklaşık 585 milyon Euro. Ve bu gelirlerin yüzde on beşe yakın kısmı Fenerbahçe tarafından üretiliyor.

Yine bugünkü değerler üzerinden Süper Ligin bonservis bedelleri üzerinden yaklaşık değeri 820 Milyon Euro’ya ulaşmış durumda. Fenerbahçe yaklaşık 125 milyon Euroluk takım değeriyle ilk sırada yer alıyor ve tüm değerin yüzde onbeşini oluşturuyor.  

Sivasspor yaklaşık 24.5 milyon Euro’luk, Mersin İdmanYurdu da 14,5 milyon Euroluk bir takım değerine sahip görünüyor. Bu üç takımın ligden düşmesin Süper lig bonservis bedelleri üzerinden Lig değerine etkisi 165 Milyon Euro’ya yaklaşır ki, bunun toplam değer içindeki payı %20’ye civarında. Bu üç takımın yerine gelecek takımların toplam değeri Fenerbahçe’den dolayı asla bu tutara ulaşamaz. Bank Asya’da ise bu takımların değerinde otomatikman bir düşüş yaşanır. Bunun iki nedeni var: Birincisi 3 yabancı yasağı nedeniyle Fenerbahçe’nin önemli yabancı oyuncularını göndermek zorunda kalması ki, bugün Fenerbahçe’nin kadrosundaki sekiz yabancı oyuncunun bugünkü değeri yaklaşık 47.5 milyon Euro. Yani takım değerinin yüzde 38’ini oluşturuyor. Bu yabancıların önemli bir kısmının gidecek olması nedeniyle takımın değerinde önemli bir geri geliş yaşanmakla birlikte, Bank Asya’nın değerinde ve gelirinde çok önemli bir artışa yol açar.

İkincisi ise, başta naklen yayın gelirleri olmak üzere çok önemli gelir düşüşleri olacaktır. Ayrıca, seyirci sayısındaki azalma, sponsorluk iptalleri nedeniyle bu tür gelirlerdeki azalış, kulübün marka değerini olumsuz etkileyeceği için kulüp diğer taraftan maliyet minimizasyonuna gideceğinden bütçe küçülmesine yönelecektir.

Fenerbahçe’nin Bank Asya’ya gitmesi Bank Aya’nın hem Lig Değeri’ni, hem de geliri artırır!

Bu nedenle de Fenerbahçe’nin hem takım, hem de piyasa değerinde çok önemli bir azalışa yol açarken, bunun Bank Asya’ya katkısı beklenenden daha fazla olur.  Bank Asya’nın bügünkü değeri 97 Milyon Euro civarındadır. Fenerbahçe bank Asya’da oynarsa Bank Asya’nın bonservis bedelleri üzerinden yaklaşık 75-80 milyon Euroluk bir artış kaydeder. Yani Bank Asya’nın yeni değeri 160 Milyon Euro olur. Ligin toplam değerinin yüzde 48-50’yakın kısmını da Fenerbahçe oluşturur.

Bank Asya’nın yılık gelirleri yaklaşık 55-60 milyon Euro civarında. Fenerbahçe nedeniyle gelirlerde de yaklaşık 45-50 Milyon Euroluk bir artış sözkonusu olabilir. Buna göre Fenerbahçe’nin Bank Asya’ya katkısı gelir katkısı yaklaşık %90 civarında olabir. Takım değeri tarafında da yüzde 50’lik bir artış söz konusu olabilir.  

Soru: Eğer İddianame’de belirtildiği gibi Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor, Mersin İdmanyurdu ve Sivasspor düşürülürse Lig değeri ce ve geliri bakımından Süper Lig ve Bank Asya nasıl etkilenir?
Yanıt:  Eğer bu takımlarımızın hepsi Süper Lig’den düşürülürse, Süper Lig’in değeri toplam takım değerleri üzerinden yaklaşık 363,9 milyon Euroluk bir değer azalışı sözkonusu olur. Bu da bugünkü Süper Lig’in 820 milyon Euroluk takım değerinin %44’üne karşılık gelir. Aşağıdaki tablodan bu durumu net olarak görebiliriz. (Veriler Transfermarkt.de değerleridir)
6.1.2012 İtibariyle
Takım Değeri
Takımlar
Milyon Euro
Fenerbahçe
124,5
Beşiktaş
115,5
Trabzonspor
84,2
Sivasspor
25,2
Mersin İ.Y
14,5
Toplam
363,9
Süper Lig
820

Bank Asya’nın değeri ise yaklaşık 2,5 kat artacaktır. Çünkü yabancı oyuncu sınırı nedeniyle takımlarımızdaki yabancı oyuncu sayısı azalacağından Süper Lig değerleri bire bir yansımayacaktır. 
Gelir bakımından ise Bank Asya’nın toplam gelirleri yaklaşık 90-110 Milyon EUR daha artacaktır. Buna göre Bank Asya’nın gelirleri 170 milyon Euro’ya çıkarken, Süper Lig’de gelirler yaklaşık 150 Milyon Euro civarında azalacaktır.
Soru: Fenerbahçe Lig’den düşer ve sonraki yıllarda Süper Lig’e çıkmasına rağmen havuzu bozarsa, sizce Beşiktaş ve Trabzonspor’un yıllık yayın geliri ne ölçülerde olabilir? Havuzsuz bir sistemde Fenerbahçe ve Galatasaray’ın yılık yayın gelirleri nerelere kadar çıkabilir?
Yanıt: Bu durum Türk futbol gelirleri açısından çok fazla değişmez. Aksine havuzun olmadığı sistemlerde (Bugün sadece La Liga’da havuz yok. İtalyan Serie-A’da iki sene önce havuz sistemine geçtiler) büyük kulüplerin pazarlık şansları olduğu için bugünkünden daha fazla para alabilir, gelirlerini artırabilirler. Bu bakımdan gerek Galatasaray ve gerek Fenerbahçe bu işten asla zararla çıkmazlar ama bu küçüklerin ölümü anlamına gelir. Dengesiz gelir dağılımı ile orta ve uzun vadede rekabet ölür. Futbolumuzun kalitesi düşmeye başlar. Reytingimiz giderek düşer. Çünkü, büyük kulüpler çok büyük tutarlara ulaşırken, havuz olmadığı için Anadolu kulüplerimiz ya da nisbeten küçük bütçeli kulüplerimiz çok zorlanır. Dört büyük kulübün dışındaki diğer kulüplerimizde naklen yayın gelirleri neredeyse toplam gelirin yüzde doksanına karşılık geliyor.
Bugün İspanya’da Rela Madrid ve Barcelona toplam naklan yayın gelirlerinin yüzde 78’ini alıyorlar. Real Madrid bundan dört sene önce naklen yayın haklarını beş yıllığına 793 milyon Euro’ya (yılık 158,7 Milyon Euro’ya), Barcelona’da yedi yılığına 1,424 milyon Euro’ya (yılık 178 milyon Euro) satmıştı. Bu nedenle bu iki, kulüp sadece La Liga’da yılık  336,7 milyon Euro yılık naklen yayın geliri elde ediyorlar. İnanılmaz bir tutar bu. İtalyanlar da havuz sistemine geçmeden önce Milan ve İnter yılık 250 milyon Euro’ya yakın naklen yayın geliri elde ediyorlardı.
Bu koşullarda havuzun bozulması Fenerbahçe’nin gelirlerini artırabilir. Fenerbahçe bugünkü kazancından en az yüzde elli daha fazla bir yayın gelirine ulaşabilir.
Ama şunu unutmayalım Barcelona başkanı Rossel bundan iki ay önce İtalya’da katıldığı bir konferansta İspanya’da iki üç yıl içinde havuz sistemine geçilmesi gerektiğini ifade etti. Çünkü, Rossel havuzsuz sistemin haksız rekabete neden olduğunu ve zaman içinde gelirlerin yeterli rekabet olmamasından dolayı düşeceğini ifade etmişti. Yani, havuzun olmadığı tek prima lig’de durum bu. Bunu iyi değerlendirmek gerekiyor.
Son soru: Dolar kurundaki artış bir kenara bırakılacak olursa, Digitürk’ün 100 milyon dolardan fazla zarar açıklaması ve indirim istemesi gerçekçi midir?
Yanıt:  Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, dolar kurunu göz ardı edemeyiz. İhalenin yapıldığı 12 Ocak 2010’dan bugüne kadar kurdaki değişim yaklaşık %33. O zaman 1,44 civarında olan kur bugün 1,90 düzeyinde. Yani, TL bazında Digitürk ödediğinden üçte bir daha fazla parayı kur farkından dolayı kulüplere ödemiş. Buradan gelen yük çok önemli.
İkincisi ise şike olayı Süper lig’e ilgiyi azalttı. Hem türibünlerden seyirci kaçtı. Ortalama seyirci sayısı düştü, hem de decoder satış hızı artacağına azaldı. Süper ligdeki statlarımızdaki toplam 451,472 kişilik koltuk kapasitesinin sadece % 47’lik kısmı dolu. Yani her iki koltuktan birisi boş kalmış. Fenerbahçe ve Galatasaray’ı çıkartırsak seyirci sayısında çok ciddi bir düşüş var. Bir gözlemimi paylaşmama izin verin ltf. Statlar doldukça daha fazla decoder satılıyor. Çünkü statları dolduran heyecan ve futbol kalitesi futbola yeni seyirci çekiyor. Decoder satış sayısı artıyor.
Bugün yaklaşık 3 milyon civarında abonesi olan Digitürk’te Lig Tv abone sayısının bu skandal nedeniyle iadeler nedeniyle üçte birin altına düştüğünü tahmin ediyorum. 
Ayrıca bu olaylar nedeniyle marka değeri çok da yüksek olmayan ligimizi zaten yurtdışında pazarlayamıyorduk. Şimdi bu durumla artık hiç satma şansımız kalmadı. Digitürk bu anlamda sıkışmış olabilir. Yeterli satışların olmayışı, kurlardaki artış, parasal fonlama maliyetinin yükselmesi, digitürk’ü böylesi bir adımı atmaya zorlamış olabilir. Ben ayrıca şunu da iddia ediyorum ki, ligimizn naklen yayın değeri, kendi iç dinamikleriyle oluşan, yani ligin kalitesinden ve rekabet gücünden kaynaklanan doğal bir değer değildi. Daha baştan hükümetin nuygulamış olduğu taktikle ihale bedeli bu tutara geldi. Bana göre ligimiz bu değeri etmez. Digitürk şimdi ligin gerçek değerini vermek istiyor. Ama bu yüksek ve bedave gelire alışmış ve harcama sarhoşluğuna kapılmış kulüplerimiz için tehlike çanlarının çalması anlamına geliyor. Bu bağlamda ligin ikinci yarısıu tüm kulüplerimiz için çok zor geçeceğe benziyor. Ligin ikinci yarısında vergisini, SGK primini bıraktım, kendi oyuncu ve hocalarına ödemesi gereken ücretleri bile kulüplerin ödemekte zorlanacağını düşünüyorum. Yani, Türk futbolunu hiç te iyi günler beklemiyor.
Soru: Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Yanıt:  Şike Ekonomisinin Futbola Toplam Maliyeti Beklenenin Üzerinde Olacak!

Şike ekonomisinin futbolumuza negatif etkisi hesaplanandan daha fazlasına ulaşabilir. Salt kulüplerin bu soruşturmaya uğraması nedeniyle başta sponsorluk, reklam ve medya gelirleriyle naklen yayın gelirlerinde çok önemli kayıplar yaşanılabilecek.  
Futbolun özellikle parasal gelir kayıpları, 580 milyon Euro’ya ulaşan futbol gelirlerimizde ilk etapta yaklaşık yüzde yirmibeş civarında (yaklaşık 170 Milyon Euro) bir kayıp yaratabilecek gibi görünüyor. Bu kayıplara, marka değerinde yaşanılacak olumsuz gelişmelerin ve diğer dışsal faktörlerin de etkisi dikkate alındığında kayıpların boyutu beklenenin de üzerine çıkabilecek.  
Sonuç  
Şikenin parasal boyutta ekonomik olarak futbola verdiği zarar, marka değerine verdiği zararın yanında daha küçük kalacakmış gibi görünüyor. Çünkü, zaman içinde şike nedeniyle uğranılan parasal kayıplar bir şekilde telafi edilebilirken, marka değerindeki erozyonun etkisi ne yazık ki bu kadar kolay olmuyor. Marka değerindeki olumsuz etkilenme ise sonuçta yine futbolun ekonomisini olumsuz etkiliyor. Bu kısır döngüden çıkabilmenin yolu da futbolun temizlenmesinden geçiyor. Ancak şunu da belirtmekte yarar var ki, futbolun marka değerinin olumsuz etkileneceği düşüncesinden hareketle olayın siyasi ve ekonomik boyutunu hukukun üstüne taşımaya çalışmak, futbolun uzun vadede de kaosa girmesi ölümü anlamına gelir.  Sağlıklı bir futbol ekonomisinin varlığı tamamıyla sağlıklı, fair ve temiz bir futbola dayanır. Böyle olursa ekonomi olur. Bir suç ekonomisi olarak şike ekonomisi futbolun en büyük düşmanıdır. Bunun için de hukukun üstünlüğünü hiçbir şeye feda etmemek gerekiyor.
Bu söyleşi kısaltılmış haliyle 6 Ocak 2012 tarihinde HaberTürk Spor ekinde yayınlanmıştır.
TUĞRUL AKŞAR KİMDİR?
Halen aktif bir bankacı olan Tuğrul Akşar, 2000 yılından bu yana futbol dünyasının tanıdığı bir isim. 2005’te Endüstriyel Futbol kitabını yayımlayan Akşar, 2006’da Doç. Dr. Kutlu Merih ile birlikte Futbol Ekonomisi ve 2008’de Futbol Yönetimi isimli kitapları yazdı. 2010’da son kitabı Futbolun Ekonomi Politiği yayınlandı. 2005’te kurulan Futbol Ekonomisi Stratejik Araştırma Merkezi’nin sahibi olan Akşar, www.futbolekonomi.com internet sitesi ve Dünya Gazetesi’nde futbol ekonomisine dair makaleler yazıyor.

Evet, baslikta sordugum sorunun cevabini hala bulamamis olan varsa ben vereyim:

BU KADAR AKILSIZ YONETIMIN SONUCUNDA UEFA ARTIK CEZAYI KESER MILLI TAKIMLARIMIZ VE KULUP TAKIMLARIMIZ AVRUPA KUPALARINDA 5 ILA 8 YIL ARASI IHRAC EDILIR SONUC OLARAKTA TURK FUTBOLU BIR DAHA BELINI DOGRULTAMAZ.






Ama belkide istenen de budur, zira tekrar ediyorum yapilan hatalarin bu kadar akilsizca olmasinin da bir nedeni vardir sanirim.

Tunc Uner
Mayis 2012



Aucun commentaire:

Enregistrer un commentaire