FOOTBALL QUAND TU NOUS TIENT A COEUR
Futbol garip bir endustri dalidir. 92 satis noktasinda tek bir urun pazarlarsiniz ve satis noktalarinin performansi kimseyi ilgilendirmez. Normal ekonomide performansi duseni kapatirsiniz da futbolda bu soz konusu bile degildir. (Ken Friar - Arsenal Kulup Gn Muduru)
Evet futbol iste boyle kendine ozgu kurallari olan ve akil mantik tanimayan bir olgudur. basari bazen "Tanri'nin eliyle (Maradona Ingiltere-Arjantin maci)" bazen diktatorun (Mussolini) hakemle dialogu ile (10 Temmuz 1934 Italya-SSCB Final maci)
c'est un arbitre novice de 28 ans qui siffla le 10 juillet 1934 à Rome la finale opposant l'Italie à l'URSS (2:1 après prolongations). Il s'agissait du Suédois Ivan Eklind. Ce directeur d'un magasin de détail n'avait arbitré auparavant que trois matchs et n'avait jamais pensé, même en rêve, être choisi pour siffler la finale. Il n'est donc pas étonnant que cet homme ait eu une nuit blanche avant le match et qu'il ait transpiré pendant les 120 minutes de jeu et ce, pas uniquement à cause des 41 °C qui régnaient dans le stade. Une de ces curiosités fut la visite d'Eklind auprès de Mussolini avant le coup de sifflet. Le champion du monde italien ainsi que la presse suédoise certifièrent à l'arbitre des prestations impeccables. Mais les footballeurs tchécoslovaques contredirent ces allégations.
ya da Zidane'in kizkardesiyle ilgilenen Materazzi'nin yedigi kafa sonucunda gelir. (Fransa-Italya Dunya Kupasi Finali 2006).
Neyse biz futbolun cilvelerinden ve kendine ozgu kurallarindan degil, arenalarindan ve kuluplerin bu konuda yaptiklari hatalardan bahsedecegiz. Gerci hersey baglantili ama konuyu dagitmamak acisindan biraz futbol ekonomisi ve buna baglantili olarak stadlarin bu ekonomideki islevlerinden girip sebep-sonuc iliskisine oradan da problemler ve careler bolumune cikmaya calisacagiz.
14 Aralik 1964 de Turkiye-Bulgaristan maci ile acilan Ali Sami Yen stadi, Galatasaray spor kulubune 49 yilligina verilmis total kapasitesi Numarali 5000 kapali 5000 eski acik 7500 yeni acik 7500 olmak uzere 25000 kisi kapasiteli ve sehrin dis mahallesi sayilan Mecidiyekoy'de yapilmis bir stadti.
Daha sonra Mecidiyekoy Istanbul'un hizla gelismesi ve yayilmasi sonucu bir sehir stadi haline gelmis, gerek ismi Ali Sami Yen (kulubu Galatasaray Lisesi siniflarinda kuran sembol isim) gerek lakap, welcome to the HELL, gerekse konum (Galatasaray'in sehrin Avrupa yakasinin Pera'sinda yer almasi hasebiyle) olarak kulubun imajina cuk oturan bir tesis olmustu.
Sehir gelisirken stadin onunden viaduk ile gecirilen bir ekspres yol ile yeni yapilan metronun Mecidiyekoy istasyonlari sehir ici konumuna ragmen stadin doldur-bosalt islevine rahatlik saglamaktaydi.
Bkz:Galatasaray'in stad proceleri:-)
http-::tr.wikipedia.org:wiki:T%C3%BCrk_Telekom_Arena
Zamanla kulup, ozellikle Derwal'in getirilmesi ile tam bir Avrupa kulubu haline gelmis, uzun caba ve calismalardan sonra kupalarda basarilar saglanmis, dolayisiyla da bu 1960 model stad dar gelmeye baslamisti. Zamanin vizyon sahibi fakat hesapsiz kitapsiz baskani milyon dolarlara Kanadalilara hazirlattigi yeni ve ultra-modern bir projeyi getirip camianin onune koymustu. Proje harika olmasina ragmen camia bu konuda yapilan "on harcamalar" dolayisiyla rahatsiz olarak baskanini harcayiverdi. Harcayis o harcayis.
Daha sonra olaylar oylesine gelistiki Galatasaray'da ne stad, ne etik, ne para kaldi.
2002 de yapilan koklu bir yonetim degisikligi stad projesi icin ele gecirilen likor fabrikasi arazisini muthis bir aymazlikla elinden kacirmakla kalmamis, begenilen ama on calismasi bile dunyanin parasina malolmus stad projesini benim projem degil diye hasir alti etmis, yeni proje yaratamamis, kulup mali yonetiminde duvara toslamis, degil insaata, futbolcularina para bulamamaya baslamisti.
O zamanin deyisiyle ucan kusa borcu olan kulubun banka hesaplari bloke edilmisti. Calistigim Federasyonun baskani "hasta" derecede Galatasarayli olmasi dolayisiyla federasyonun kulube yapmasi gereken cesitli hakedis paralarini ozel hesapara yollamaya dahi mecbur kaldigi oluyordu.
Hal boyleyken yonetmekten aciz "idareciler" artik son care olarak hukumet kapilarinda yalvarmaya ve zaten akbaba gibi firsat kollayan yandas sirketlere canak tutmaya basladilar.
Sonucta da altin degerindeki Mecidiyekoy projesi bir anda "sehir icinde stad olmaz, bu stad zaten sehrin trafigini berbat ediyor" sacmaligi ile Seyrantepe cukuruna aliniverdi. Oysa 2013 kadar tum haklari kulubun elindeydi bu yerin. Akilli bir manevra ile, ezeli rakiplerin Dolmabahce ve Kadikoy'de yani sehrin gobeginin gobegindeki stadlari ornek gosterilerek elimizdeki harika "yer" degerlendirilebilir ve sadece 15 gunde bir mac oynanan bilmemne tepe stadi yerine, sinemalari, avm'leri, otelleri. konser salonlari, bowlingleri, restaurant'lari, bar ve cafe'leri ile gunun 24 saati, yilin 365 gunu kulube para akitacak sehrin ortasinda bir "Galatasaray Hell-City" yaratilabilirdi.
Butun bunlar tum camianin kiyisindan kosesinden bildigi, ama ya yandaslik, ya da umursamazlik nedeniyle uzerinde fazla durmadigi olaylar. Simdi bu yaziyi okuyan "bazi" dostlarin (!) yine, o zamanin sartlarinda otellerin bile parasini veremeyip takimi sokakta birakirken (bir kac kez direkten donen bir olaydir) butun bunlar nasil yapilacakti dediklerini duyar gibiyim.
Iste tam da bu nedenle BRISTOL CITY'nin hikayesini sizlere anlatmak istedim:
Ingiltere'de Margaret Thatcher'in 1980 ler baslarinda uyguladigi "recession" politikalari dolayisiyla ekonomide buyuk bir daralma olmus ve bu nedenle de futbol kuluplerinin cogu sikintiya dusmuslerdi.
O kadarki bazilari olum dosegine yatmislar ve can cekismekteydiler.
Bristol City bunlarin icinde "koma" derecesinde diye nitelendirebilecegimiz, en kotu durumda olanlardan biriydi.
Ingiltere'nin batisindaki orta boy bir Bristol sehrinin 2 kulubunden biri olan Bristol City 1976 da ilk defa ciktigi "First Division" da taraftarlarini cilgina cevirmis ve taraftar&seyirci sayisini 12000 lerden 25000 lere cikartarak bir anda on plana gecmisti. Tabii bu arada gelirler de artmis ve yillik 250000 sterlinden 670000 lere cikmisti. 3 yil boyunca birinci ligde oynamanin bedeli ise kulube agira malolacak, "vizyon" degistiren yonetim gelen paranin cogunu akil almaz transferlere harcayacakti. Sadece transfer ile is bitmedigi icin alinan pahali futbolcularin pahali maaslari da kulubun basina dert olacak, ustune ustluk Thatcher devri ekonomisinin sartlarinda birinci lig seyirci sayisi ani bir dusus gosterecek, kuluplerin gelirleri bir anda alt-ust olacakti.
Bristol City kulubun bu durumdan yara almadan cikmasi mumkun olmadigindan ayni olgu bu sehirde de yasanacak ulke genelinde 5% olan dusus bu kucuk sehirde 15% olarak kayitlara gececek ve kulup bundan buyuk yara alacakti. Alinan futbolcular sadece pahali ve yuksek maasli degil kontratlarida haddinden fazla uzundu. Kulup meneceri Alan Dicks bazilari icin 7 yillik (!) sozlesmeler yaptirmis ve bunun kulube yukunun oldukca agir oldugunu yoneticiler gorememislerdi.
Uyandiklarinda! ilk yaptiklari menecerin yollanmasi oldu. Oldu ama bu arada kume dusuldu ve seyirci sayisi bir anda 9000 lere geliverdi. Bu o zamanin sartlarinda buyuk gelir kaybi demekti. Butun bu olgulara ragmen yoneticiler hala butun problemlerin sahada alinacak bir kac galibiyet ile cozulecegini saniyor ve soyluyorlar ve hala ikinci ligde oynamalarina ragmen birinci lig maasli futbolcularla yola devam ediyorlardi.
Sonucta futbolcularin bir kismindan ayrilmak zorunlu oldu ve kacinilmaz son geldi. Futbolcular gitti, mali yuk azaldi ve takim bir kume daha dustu.
1982 ye gelindiginde Ashton_Gate isimli stadta oynayan Bristol City FC kayyuma dogru gidiyor ve kulubun kurtarilmasi guc gozukuyordu.
Kayyum demek kulubun dagilmasi, stadin muteahhidlere peskes cekilmesi dolayisiyla elden cikmasi, tum futbolcularin kontratlarinin otomatik olarak sonlandirilmasi, elde edilen para ile de alacaklilarin odenmesi demekti.
Fakat Ingiltere'de, ozellikle de Bristol sehrinde futbol, muteahhitlerden ve hatiralik esya saticilarindan daha cok sevildigi icin basta Deryn Coller olmak uzere kulup sevdalisi is adamlari onderliginde uyeler ve taraftarlar harekete gectiler ve de batmakta olan kulubu satin almak icin bir teklif verdiler.
Phoenix (Yunan mitolojisinde kullerinden dogan kus) projesi hayata gecti.
Deryn ve arkadaslari (ortaklari) BCFC yeni Bristol City diye tanimlayabilecegimiz eski kulubun kullerinden dogan Phoenix'i yarattilar. Amac borclarin ve asiri pahali futbolcularin sozlesmelerinin disinda kulubu satin alip ayakta kalmasini saglamakti.
Deryn Coller (bu isim bana derin Galatasaray'i hatirlatti nedense!) ve yatirimci gurubu satin alacaklari kulup hisselerini taraftarlara satarak kendi koyacaklari parayi katlamayi ve bu sermaye ile de kulubun Ashton Gate isimli stadini kayyumdan satin almayi planlamislardi.
Football League' den alacaklari kulup hisseleri ile de yeni sirket eskisinin yerini alacak ve 4. ligten yola cikacaklardi. Futbolculara ise alacaklarini odeyemeyeceklerinden ellerindeki kontratlari yirtmaktan baske yol birakilmiyordu. Football League projeyi, Professional Football Association baskani (bildigimiz futbol federasyonu) Gordon Taylor'un futbolcularla ilgili kismin ilgililerce (futbolcular) kabullenmesi sarti ile onaylayiverdi.
Sonuc olarak son karar futbolculara kalmis ve verecekleri karari butun bir sehir beklemeye koyulmustu. Buyuk sosyal baski ve bazi oyunculara verilen ufak tefek "bahsisler" ile olay halledilmis ve kulubun durumunu kurtarma yolunda buyuk bir adim atiliyordu.
Bu arada Ingiliz Futbol tarihinin en buyuk futbolculari olmamalarina ragmen buyuk ozveride bulunan Peter Aitken, Chris Garland, Jimmy Mann, Julian Marshall, Geoff Merrick, David Rogers, Gerry Sweeney, Trevor Tainton tasidiklari forma icin buyuk bir fedakarlik ornegi gosterecek, kontratlarini tek tarafli olarak iptal ederek kuluplerinde kalmayi ya da bedelsiz gitmeyi kabul ederek, Bristol City FC tarihine isimlerini altin harflerle yazdiracaklardi.
Kulubu kurtaran muhtesem 8'li bugun hala sehirde saygi ile aniliyor.
Kayyuma gitmekte olan Bristol City PLC bir anda BCFC1982PLC oldu.
Yeni yoneticiler, ikinci etap olarak Ashton Gate'i satin almak uzere harekete gecmek durumundaydilar. Hukuki sorumlularla 590 000 pound'a anlastilar. 330 000 poundu daha once on gordukleri gibi taraftarlara, fan kuluplere ve sehirdeki diger sempatizanlara hisse satarak topladilar. Bu sehirde oyle bir sukse yapti ki devam etseydiler belki de cok daha fazlasini toplayabilirlerdi.
Ama "mechul bir alicinin" (Luxembourg'daki fon degil)!!! hisseleri, stadi ve arazisini muteahhitlere peskes cekmek uzere, toplamaya basladigi dedikodusu cikar cikmaz operasyonu durdurdular ve kalani kisa vadeli kredi ile bankalardan aldilar.
Bugun Ingiltere'nin en sevilen kuluplerinden biri olmus Bristol kulubu hala Ashton Gate' te maclara cikiyor ve 2. lige kadar yukseldiler. Aston Gate sehrin merkezi sayilabilecek bir yerde (Mecidiyekoy gibi) ve konferans merkezleri salonlari restaurantlari ile kulube oluk oluk para saglayan bir tesis durumunda.
http-::www.ashtongatestadium.co.uk:
Iste size kucucuk bir ingiliz kulubunun kocaman yurekli camiasi tarafindan kurtarilisinin hikayesi.
Icim aciyarak asirlik koca cinar GALATASARAY SK, ulkesinin en seckin okulundan cikmis ve ulkesinin en intel en zengin! camiasina sahip olmasina ragmen, elindeki altin degerindeki Mecidiyekoy'deki stadinin, kurucusu Ali Sami Yen beyefendinin hatirasina saygisizlik bahasina elinden alinmasina seyirci kaliyor ve demoklesin kilci haline gelmis yeni bilmem-ne-tepe stadinda hukumet yetkililerince asagilanma bahasina maclarina cikiyor.
Lafa gelince mangalda kul birakmayan yonetemeyen "idareci"ler ise ellerini ceplerina atmak soyle dursun, benim olmayan projeyi yakarim mantalitesi ile sadece dedikodu ureterek ve canim kulubun maddi ve manevi getirilerinden yararlanarak medyada bas roleri oynuyor.
Bir kisi, sadece bir kisi ciksa ve dese ki:
EY GALATASARAY'A GONUL VERENLER, HAYDI ELELE VERELIM VE STADIMIZI SEHRIN EN GUZEL YERINE HEP BERABER YAPALIM!
Hani malum 25 milyon taraftarimiz bu hukumete oy vermis ya! ben 10 milyon oldugumuzu farz ediyorum ve cebimden 100$ vererek bu cagriya katilacagimi ilan ediyorum. Hesap basit: 45000 kisilik bir stad koltuk basina 2000$ dan 90 milyon dolar tutar Cevre duzenlemesi yolu yordami ile 150 milyon dolar maliyettir. 10 milyon kisiden 100 milyon dolar toplansa geri kalan 50 milyon dolar (biz sudan sebeplerle 70 milyon dolar alip transfere harciyoruz) herhangi bir bankadan alinamazmi?
Zengin ve derin Galatasaray'dan bahsetmiyorum bile!!!
Mecidiyekoy arazisinden kimin kac milyar rant sagladigini bilemem.
Ama Seyrantepe'den TOKI nin tasaronlar uzerinden sagladigi kazanci 475 milyon TL.
Baska soze gerek varmi?
Haydi bre...Hodri meydan!
Aucun commentaire:
Enregistrer un commentaire