Fottbrazileiro

Fottbrazileiro
Tout le monde joue au football au Bresil

dimanche 29 décembre 2013

BIR HIKAYEM VAR COCUKLAR. ALI SAMI YEN DEN TT ARENA'YA VE BRISTOL CITY

FOOTBALL QUAND TU NOUS TIENT A COEUR

Futbol garip bir endustri dalidir. 92 satis noktasinda tek bir urun pazarlarsiniz ve satis noktalarinin performansi kimseyi ilgilendirmez. Normal ekonomide performansi duseni kapatirsiniz da futbolda bu soz konusu bile degildir. (Ken Friar - Arsenal Kulup Gn Muduru)

Evet futbol iste boyle kendine ozgu kurallari olan ve akil mantik tanimayan bir olgudur. basari bazen "Tanri'nin eliyle (Maradona Ingiltere-Arjantin maci)" bazen diktatorun (Mussolini) hakemle dialogu ile (10 Temmuz 1934 Italya-SSCB Final maci)

  c'est un arbitre novice de 28 ans qui siffla le 10 juillet 1934 à Rome la finale opposant l'Italie à l'URSS (2:1 après prolongations). Il s'agissait du Suédois Ivan Eklind. Ce directeur d'un magasin de détail n'avait arbitré auparavant que trois matchs et n'avait jamais pensé, même en rêve, être choisi pour siffler la finale. Il n'est donc pas étonnant que cet homme ait eu une nuit blanche avant le match et qu'il ait transpiré pendant les 120 minutes de jeu et ce, pas uniquement à cause des 41 °C qui régnaient dans le stade. Une de ces curiosités fut la visite d'Eklind auprès de Mussolini avant le coup de sifflet. Le champion du monde italien ainsi que la presse suédoise certifièrent à l'arbitre des prestations impeccables. Mais les footballeurs tchécoslovaques contredirent ces allégations.

ya da Zidane'in kizkardesiyle ilgilenen Materazzi'nin yedigi kafa sonucunda gelir. (Fransa-Italya Dunya Kupasi Finali 2006).

Neyse biz futbolun cilvelerinden ve kendine ozgu kurallarindan degil, arenalarindan ve kuluplerin bu konuda yaptiklari hatalardan bahsedecegiz. Gerci hersey baglantili ama konuyu dagitmamak acisindan biraz futbol ekonomisi ve buna baglantili olarak stadlarin bu ekonomideki islevlerinden girip sebep-sonuc iliskisine oradan da problemler ve careler bolumune cikmaya calisacagiz.

14 Aralik 1964 de Turkiye-Bulgaristan maci ile acilan Ali Sami Yen stadi, Galatasaray spor kulubune 49 yilligina verilmis total kapasitesi Numarali 5000 kapali 5000 eski acik 7500 yeni acik 7500 olmak uzere 25000 kisi kapasiteli ve sehrin dis mahallesi sayilan Mecidiyekoy'de yapilmis bir stadti.

Daha sonra Mecidiyekoy Istanbul'un hizla gelismesi ve yayilmasi sonucu bir sehir stadi haline gelmis, gerek ismi Ali Sami Yen (kulubu Galatasaray Lisesi siniflarinda kuran sembol isim) gerek lakap, welcome to the HELL, gerekse konum (Galatasaray'in sehrin Avrupa yakasinin Pera'sinda yer almasi hasebiyle) olarak kulubun imajina cuk oturan bir tesis olmustu.
Sehir gelisirken stadin onunden viaduk ile gecirilen bir ekspres yol ile yeni yapilan metronun Mecidiyekoy istasyonlari sehir ici konumuna ragmen stadin doldur-bosalt islevine rahatlik saglamaktaydi.
Bkz:Galatasaray'in stad proceleri:-)

http-::tr.wikipedia.org:wiki:T%C3%BCrk_Telekom_Arena

Zamanla kulup, ozellikle Derwal'in getirilmesi ile tam bir Avrupa kulubu haline gelmis, uzun caba ve calismalardan sonra kupalarda basarilar saglanmis, dolayisiyla da bu 1960 model stad dar gelmeye baslamisti. Zamanin vizyon sahibi fakat hesapsiz kitapsiz baskani milyon dolarlara Kanadalilara hazirlattigi yeni ve ultra-modern bir projeyi getirip camianin onune koymustu. Proje harika olmasina ragmen camia bu konuda yapilan "on harcamalar" dolayisiyla rahatsiz olarak baskanini harcayiverdi. Harcayis o harcayis.
Daha sonra olaylar oylesine gelistiki Galatasaray'da ne stad, ne etik, ne para kaldi.
2002 de yapilan koklu bir yonetim degisikligi stad projesi icin ele gecirilen likor fabrikasi arazisini muthis bir aymazlikla elinden kacirmakla kalmamis, begenilen ama on calismasi bile dunyanin parasina malolmus stad projesini benim projem degil diye hasir alti etmis, yeni proje yaratamamis, kulup mali yonetiminde duvara toslamis, degil insaata, futbolcularina para bulamamaya baslamisti.
O zamanin deyisiyle ucan kusa borcu olan kulubun banka hesaplari bloke edilmisti. Calistigim Federasyonun baskani "hasta" derecede Galatasarayli olmasi dolayisiyla federasyonun kulube yapmasi gereken cesitli hakedis paralarini ozel hesapara yollamaya dahi mecbur kaldigi oluyordu.
Hal boyleyken yonetmekten aciz "idareciler" artik son care olarak hukumet kapilarinda yalvarmaya ve zaten akbaba gibi firsat kollayan yandas sirketlere canak tutmaya basladilar.
Sonucta da altin degerindeki Mecidiyekoy projesi bir anda "sehir icinde stad olmaz, bu stad zaten sehrin trafigini berbat ediyor" sacmaligi ile Seyrantepe cukuruna aliniverdi. Oysa 2013 kadar tum haklari kulubun elindeydi bu yerin. Akilli bir manevra ile, ezeli rakiplerin Dolmabahce ve Kadikoy'de yani sehrin gobeginin gobegindeki stadlari ornek gosterilerek elimizdeki harika "yer" degerlendirilebilir ve sadece 15 gunde bir mac oynanan bilmemne tepe stadi yerine, sinemalari, avm'leri, otelleri. konser salonlari, bowlingleri, restaurant'lari, bar ve cafe'leri ile gunun 24 saati, yilin 365 gunu kulube para akitacak sehrin ortasinda bir "Galatasaray Hell-City" yaratilabilirdi.

Butun bunlar tum camianin kiyisindan kosesinden bildigi, ama ya yandaslik, ya da umursamazlik nedeniyle uzerinde fazla durmadigi olaylar. Simdi bu yaziyi okuyan "bazi" dostlarin (!) yine, o zamanin sartlarinda otellerin bile parasini veremeyip takimi sokakta birakirken (bir kac kez direkten donen bir olaydir) butun bunlar nasil yapilacakti dediklerini duyar gibiyim.

Iste tam da bu nedenle BRISTOL CITY'nin hikayesini sizlere anlatmak istedim:

Ingiltere'de Margaret Thatcher'in 1980 ler baslarinda uyguladigi "recession" politikalari dolayisiyla ekonomide buyuk bir daralma olmus ve bu nedenle de futbol kuluplerinin cogu sikintiya dusmuslerdi.
O kadarki bazilari olum dosegine yatmislar ve can cekismekteydiler.
Bristol City bunlarin icinde "koma" derecesinde diye nitelendirebilecegimiz, en kotu durumda olanlardan biriydi.
Ingiltere'nin batisindaki orta boy bir Bristol sehrinin 2 kulubunden biri olan Bristol City 1976 da ilk defa ciktigi "First Division" da taraftarlarini cilgina cevirmis ve taraftar&seyirci sayisini 12000 lerden 25000 lere cikartarak bir anda on plana gecmisti. Tabii bu arada gelirler de artmis ve yillik 250000 sterlinden 670000 lere cikmisti. 3 yil boyunca birinci ligde oynamanin bedeli ise kulube agira malolacak, "vizyon" degistiren yonetim gelen paranin cogunu akil almaz transferlere harcayacakti. Sadece transfer ile is bitmedigi icin alinan pahali futbolcularin pahali maaslari da kulubun basina dert olacak, ustune ustluk Thatcher devri ekonomisinin sartlarinda birinci lig seyirci sayisi ani bir dusus gosterecek, kuluplerin gelirleri bir anda alt-ust olacakti.
Bristol City kulubun bu durumdan yara almadan cikmasi mumkun olmadigindan ayni olgu bu sehirde de yasanacak ulke genelinde 5% olan dusus bu kucuk sehirde 15% olarak kayitlara gececek ve kulup bundan buyuk yara alacakti. Alinan futbolcular sadece pahali ve yuksek maasli degil kontratlarida haddinden fazla uzundu. Kulup meneceri Alan Dicks bazilari icin 7 yillik (!) sozlesmeler yaptirmis ve bunun kulube yukunun oldukca agir oldugunu yoneticiler gorememislerdi.
Uyandiklarinda! ilk yaptiklari menecerin yollanmasi oldu. Oldu ama bu arada kume dusuldu ve seyirci sayisi bir anda 9000 lere geliverdi. Bu o zamanin sartlarinda buyuk gelir kaybi demekti. Butun bu olgulara ragmen yoneticiler hala butun problemlerin sahada alinacak bir kac galibiyet ile cozulecegini saniyor ve soyluyorlar ve hala ikinci ligde oynamalarina ragmen birinci lig maasli futbolcularla yola devam ediyorlardi.
Sonucta futbolcularin bir kismindan ayrilmak zorunlu oldu ve kacinilmaz son geldi. Futbolcular gitti, mali yuk azaldi ve takim bir kume daha dustu.
1982 ye gelindiginde Ashton_Gate isimli stadta oynayan Bristol City FC kayyuma dogru gidiyor ve kulubun kurtarilmasi guc gozukuyordu.
Kayyum demek kulubun dagilmasi, stadin muteahhidlere peskes cekilmesi dolayisiyla elden cikmasi, tum futbolcularin kontratlarinin otomatik olarak sonlandirilmasi, elde edilen para ile de alacaklilarin odenmesi demekti.
Fakat Ingiltere'de, ozellikle de Bristol sehrinde futbol, muteahhitlerden ve hatiralik esya saticilarindan daha cok sevildigi icin basta Deryn Coller olmak uzere kulup sevdalisi is adamlari onderliginde uyeler ve taraftarlar harekete gectiler ve de batmakta olan kulubu satin  almak icin bir teklif verdiler.
Phoenix (Yunan mitolojisinde kullerinden dogan kus) projesi hayata gecti.
Deryn ve arkadaslari (ortaklari) BCFC yeni Bristol City diye tanimlayabilecegimiz eski kulubun kullerinden dogan Phoenix'i yarattilar. Amac borclarin ve asiri pahali futbolcularin sozlesmelerinin disinda kulubu satin alip ayakta kalmasini saglamakti.
Deryn Coller (bu isim bana derin Galatasaray'i hatirlatti nedense!) ve yatirimci gurubu satin alacaklari kulup hisselerini taraftarlara satarak kendi koyacaklari parayi katlamayi ve bu sermaye ile de kulubun Ashton Gate isimli stadini kayyumdan satin almayi planlamislardi.
Football League' den alacaklari kulup hisseleri ile de yeni sirket eskisinin yerini alacak ve 4. ligten yola cikacaklardi. Futbolculara ise alacaklarini odeyemeyeceklerinden ellerindeki kontratlari yirtmaktan baske yol birakilmiyordu. Football League projeyi, Professional Football Association baskani (bildigimiz futbol federasyonu) Gordon Taylor'un futbolcularla ilgili kismin ilgililerce (futbolcular) kabullenmesi sarti ile onaylayiverdi.
Sonuc olarak son karar futbolculara kalmis ve verecekleri karari butun bir sehir beklemeye koyulmustu. Buyuk sosyal baski ve bazi oyunculara verilen ufak tefek "bahsisler" ile olay halledilmis ve kulubun durumunu kurtarma yolunda buyuk bir adim atiliyordu.
Bu arada Ingiliz Futbol tarihinin en buyuk futbolculari olmamalarina ragmen buyuk ozveride bulunan Peter Aitken, Chris Garland, Jimmy Mann, Julian Marshall, Geoff Merrick, David Rogers, Gerry Sweeney, Trevor Tainton  tasidiklari forma icin buyuk bir fedakarlik ornegi gosterecek, kontratlarini tek tarafli olarak iptal ederek kuluplerinde kalmayi ya da bedelsiz gitmeyi kabul ederek, Bristol City FC tarihine isimlerini altin harflerle yazdiracaklardi.
Kulubu kurtaran muhtesem 8'li bugun hala sehirde saygi ile aniliyor.
Kayyuma gitmekte olan Bristol City PLC bir anda BCFC1982PLC oldu.
Yeni yoneticiler, ikinci etap olarak Ashton Gate'i satin almak uzere harekete gecmek durumundaydilar. Hukuki sorumlularla 590 000 pound'a anlastilar. 330 000 poundu daha once on gordukleri gibi taraftarlara, fan kuluplere ve sehirdeki diger sempatizanlara hisse satarak topladilar. Bu sehirde oyle bir sukse yapti ki devam etseydiler belki de cok daha fazlasini toplayabilirlerdi.
Ama "mechul bir alicinin" (Luxembourg'daki fon degil)!!! hisseleri, stadi ve arazisini muteahhitlere peskes cekmek uzere, toplamaya basladigi dedikodusu cikar cikmaz operasyonu durdurdular ve kalani kisa vadeli kredi ile bankalardan aldilar.
Bugun Ingiltere'nin en sevilen kuluplerinden biri olmus Bristol kulubu hala Ashton Gate' te maclara cikiyor ve 2. lige kadar yukseldiler. Aston Gate sehrin merkezi sayilabilecek bir yerde (Mecidiyekoy gibi) ve konferans merkezleri salonlari restaurantlari ile kulube oluk oluk para saglayan bir tesis durumunda.
http-::www.ashtongatestadium.co.uk:

Iste size kucucuk bir ingiliz kulubunun kocaman yurekli camiasi tarafindan kurtarilisinin hikayesi.

Icim aciyarak asirlik koca cinar GALATASARAY SK, ulkesinin en seckin okulundan cikmis ve ulkesinin en intel en zengin! camiasina sahip olmasina ragmen, elindeki altin degerindeki Mecidiyekoy'deki stadinin, kurucusu Ali Sami Yen beyefendinin hatirasina saygisizlik bahasina elinden alinmasina seyirci kaliyor ve demoklesin kilci haline gelmis yeni bilmem-ne-tepe stadinda hukumet yetkililerince asagilanma bahasina maclarina cikiyor.

Lafa gelince mangalda kul birakmayan yonetemeyen "idareci"ler ise ellerini ceplerina atmak soyle dursun, benim olmayan projeyi yakarim mantalitesi ile sadece dedikodu ureterek ve canim kulubun maddi ve manevi getirilerinden yararlanarak medyada bas roleri oynuyor.

Bir kisi, sadece bir kisi ciksa ve dese ki:
EY GALATASARAY'A GONUL VERENLER, HAYDI ELELE VERELIM VE STADIMIZI SEHRIN EN GUZEL YERINE HEP BERABER YAPALIM!

Hani malum 25 milyon taraftarimiz bu hukumete oy vermis ya! ben 10 milyon oldugumuzu farz ediyorum ve cebimden 100$ vererek bu cagriya katilacagimi ilan ediyorum. Hesap basit: 45000 kisilik bir stad koltuk basina 2000$ dan 90 milyon dolar tutar Cevre duzenlemesi yolu yordami ile 150 milyon dolar maliyettir. 10 milyon kisiden 100 milyon dolar toplansa geri kalan 50 milyon dolar (biz sudan sebeplerle 70 milyon dolar alip transfere harciyoruz) herhangi bir bankadan alinamazmi?
Zengin ve derin Galatasaray'dan bahsetmiyorum bile!!!
Mecidiyekoy arazisinden kimin kac milyar rant sagladigini bilemem.
Ama Seyrantepe'den TOKI nin tasaronlar uzerinden sagladigi kazanci 475 milyon TL.
Baska soze gerek varmi?

Haydi bre...Hodri meydan!








samedi 7 décembre 2013

TRANSFER NASIL YAPILIR?

DANISIKLI DOGUSMU YA DA DANISMANLI COKUSMU?


Oncelikle transfer konusunda "uzmanlarca" kabul edilmis, tartisilmaz ve olmazsa olmaz kurallara bir goz atalim;

- Yeni antrenor transferde para harcama egilimindedir.
- Transfer yapacaksan bir komite kur ve cogunlugun gorusunu al
- Uluslararasi sampiyonalarda "anlik" parlama sonucu transfer yapma
- Bazi milliyetlerin cazibesine kapilma (Brezilya-Hollanda vs)
- Yasli ve tecrubeli (!) futbolcuya degerinin uzerinde fiyat bictirme
- Santrforlar ederinin ustu, kaleciler ederinin altidir, unutma
- Goruntu saplantilarina (sabit fikir/idee fixe) aldanma (les hommes preferent les blondes)
- Hic bir futbolcuya 20 yasin altinda "agir" yatirim yapma
- Ederinin uzerinde fiyat bulmus hicbir futbolcunu satmaktan cekinme
- Gitmesi kacinilmaz futbolcunun yerine o gitmeden cok once adam al
- Problemli futbolcuyu degerinin cok altinda oldugu icin almaktan kacinma ve problemini coz
- Aldigin futbolcunun yerlesim ve adaptation surecinde yanina uzman kisiler koy.

Yukarida yazili adi konulmamis kurallari ben icad etmedim. Bu isten anlayan herkesin bildigi ama kimsenin uygulamak istemedigi olmazsa olmaz kurallardir bunlar.

Simdi satir satir ne demek istendigine bir bakalim:

- Elbetteki yeni gelen teknik direktor ya da antrenor kendi ekibini kurmak isteyecek ve milyonlarca euro harcamak icin bastiracaktir. Bunun nedenleri sadece sportif basari saglamak degil kendi kurallarini koyup rahat yonetmek icindir. Insanoglunun dogasinda bazi ego sisiklikleri ve bazi firsatcilik egilimleri vardir. Iyi yonetmek, bunlara set cekmek, kurallari onceden koymak ve en onemlisi de sikisinca antrenor degistirmekten vazgecmektir.
Bizde pacasi tutusan yonetim once antrenor degistirir (bu konuyu defalarca isledik zaten) daha sonra pahali ve akla zarar transferler yapar, yaninda da bol palavra soslu haberler fislarki tribunler sussun.
Maalesef bu taktik yillardir, yanlisligi defalarca ispatlanmis olmasina ragmen surer gider.
Kulupler kanunu degismeden, yuzmilyonlarca dolarlarla anilan futbol ekonomisinde dernekler kanunu ile kulup yonetmeye devam etmekten vaz gecmeden bu durumun duzelebilmesi ya da duzeltilebilmesi mumkun degildir.
Buna ilaveten yurdum garabetine bir de TFF nin bilerek ve isteyerek degistirilmis yapisina bakilirsa (kulupler birligi garabeti de isin cilegi) bu durumun su anki sartlarda asla duzelmeyecegi bir gercektir.

Bu cilek konusu beni rahatsiz ediyor soylemeden gecemeyecegim: Bruxelles versionu bu olabilir ama Fransiz'cada dogrusu "cerise sur le gateau" dur. Cilegini sevdiklerim, buyrun biraz kirazdan alin;-)

- Transfer komitesi ne ise yarar? Bunun cevabini Arsenal veya bize kulturel acidan en yakin olan O. Lyon'un bu konudaki calismalarina bakarak alabiliriz. Yillarca izlemedikleri ve ederinin uzerinde asla para odemedikleri, star futbolcu transferinden mumkun oldugunca kacindiklari goz onunde tutulursa ve kuluplerin bugun icin finansal durumlari da dusunulurse kimin dogru kimin yanlis yaptigi ortaya cikacaktir. Bunlara kolayca Barcelona, Ajax vs gibi kulupleri de katabiliriz.
Bu tur kulupler alt yapilarini ciddi olarak kurmus, dunya capinda scouting ekiplerini salmis, bazi ulkelerde "pilot" kulupler satin almis, futbolcuyu olduktan sonra degil daha olurken kapan sistemlerini hayata coktan gecirmislerdir. (Bakiniz: Galatasaray Dergisi Mart 2003 sayisi "Senegal Arslanlari")
Transfer komitelerinin yapisi ve bu komitelerde cogunlugun karari ne denli onemli siz karar verin.

- Uluslararasi turnuvalarda "anlik" parlama yapan futbolcunun bilmeden izlenmeden ya da "tavsiye" uzerine alinmasinin yanlis oldugunu anlamak icin Galatasaray SK nun buyuk tantanalarla aldigi BRUMA ornegine bakabiliriz. Birincisi kural olarak bir turnuvada biraz oynamis genc bir futbolcuya 12 milyon euro deger bicmek "aymazlik" bile degildir. Bu fiyata dunya capinda ve takima "aninda" katki saglayacak, kendini ispatlamis bir cok futbolcu alinabilirdi. Kaldiki hem bir turnuvada iyi oynadi diye aliyorsunuz, hem de 20 yas alti bir futbolcuya bu akla zarar parayi oduyorsunuz...Yani neresinden baksaniz tutar tarafi olmayan bir transfer. Simdi yine bazilari yine transfer konusunda hic mi dogru bir sey yapmadik, yalan soyluyor vs.. diye sallayacagi icin bir kez daha yazayim:

BU YAZDIKLARIM BENIM DEGIL BU KONUDA BIR COK KITAP YAZMIS OLAN SIMON KUPER VE STEFAN SZYMANSKI TARAFINDAN " Les attaquants les plus chers ne sont pas ceux qui marquent le plus" kitabinda anlatilmis. Ben sadece onlarin yalancisiyim!

Dolayisiyla da 18/19 yasindaki bir futbolcuya 12 milyon odenmesi, ozel ucak ile yurda getirilmesi, daha ayaginin tozuyla havaalaninda Avrupa'nin en iyi genc futbolcusunu bulduk getirdik denilmesi tuylerimi diken diken ediyor.
BIZDE SCOUTING BOYLE YAPILIR CELEBI! yersen....

- Gelelim Brezilya, Hollanda vs gibi ulkelerden alinan futbolculara. Kendi deneyimime de dayanarak soyleyebilirimki Brezilya'dan gelen her futbolcu "iyi" futbolcu degildir. Trabzonspor'da oynayan Henrique bunun en guzel ornegidir. Besiktas'ta nasil oynayabildigine hala sastigim Bobo ayri bir asiri ornektir. Bu tur ulkelerde, ozellikle de Brezilya'da futbolcu pazarini iyi tanimadan ve saglam iliskiler kurmadan futbolcu almak sadece sokaga para atmaktan ibarettir. Adini verdigim futbolcular siradan ve o ulkelerde 150/200 bin dolar civarinda degeri olan futbolculardir. Bunlara milyonlarca dolar vermenin mutlaka bazi ozel (!) nedenleri vardir. Brezilya (bu diger ornek ulkeler icin de gecerli) pazarinda ya 150/200 bin dolar civarinda siradan futbolcu alirsiniz, ya da paraya kiyip 5/6 milyon oder confirme futbolcu transfer edersiniz. Bunun yaninda bir de 3. kategori varki bunlar "Star" konumundaki Diego, Robinho, Neymar, Ghanzo vs gibi futbolculardir ve ederleri BRUMA ornegindeki gibi duzinelerle milyon dolardir:-)
Uzun lafin kisasi "milliyet" etiketine aldanmadan futbolcunun iyisini her yerde bulmak mumkundur. Yeterki arastirilip sorusturulsun. Yeterki istensin!

- Yasli futbolcular mezarligi Turkiye'de en onemli sorunlardan biri de bu siktaki futbolculardir. Ornegin bir Didier Drogba'yi 24/25 yasinda 600.000$ a almayan Galatasaray SK ayni futbolcu 35 yasini gectikten sonra bunun 10 mislinden fazla parayi gozden cikararak almaktan cekinmemektedir. Belki Drogba ismi ile ve durusu ile kulube sportif basarinin otesinde bir katki saglayabilir. Ama bunun yaninda yaptiginiz Amrabat, Riera, Bruma, Melo gibi futbolculari yanyana da ust uste de koysaniz acaba kulubunuze veya takiminiza ne katiyorlar diye  dusunmekte fayda var?
Dusunuyorum.
Sizler de dusunun... Bu kulup bosuna batmadi.

- Santrfor/Kaleci fiyat orantilari ve fiyatini bulunca (ya da gecince satilmasi gereken futbolcular) Transfer yapilirken nedense bir santrfor talep ettiginizde degeri 700 bin euro olan futbolcu 7 milyona cikmakta, halbuki bir kaleci en cok 1/2 milyona alinabilmektedir. Transfer piyasalarinin bazi kendine ozgu kurallari ve yapisi vardir. Bunlari unutmamak kulubunuze fayda saglayabilir. Simdi bir kac paragraf atlayarak sirasi gelmisken ederinin ustunde deger bicilmis futbolcu satilirmi satilmazmi bunu dusunelim. Daha once Arda orneginde goruldugu uzere eger sportif olarak size katkisi gerceklesmis ve artik "doymus" futbolcunuz varsa SAT-MA-LI-SI-NIZ. Bugun itibariyle Galatasarayin elinde bir de Burak ornegi var. 18 milyon deger bulmus ama takima katkisi yavas yavas dusmekte olan bu futbolcuyu gecmiste yapildigi gibi tu-kaka etmeden satmasi gereken kulup nedendir bilinmez bazi kurallari bilerek yada bilmeyerek gormezden geliyor. Eh ne yapalim kerameti kendinden menkul danismanlarin ya da araba yuku maas alan CEO'larin bir bildigi vardir.
Her ne kadar bizler ve bu isin uzmanlari aksini dusunuyor olsa da!

- Transfer piyasasindan aldiginiz hicbir futbolcuyu 20 yasin altinda almayin. Transfer de minimum yas kriteri 20/22 olmali bunun altinda "olmamis veya olmayacak" futbolcularla kumar oynanmamalidir. Bu yas kriterinin ustu ise zaten confirme futbolcu kategorisindedir ki ne yaptiginizi bilerek yaparsiniz. Yani alinan risk sifira yakindir.

- Transfer donemine geldikten sonra ve elinizdeki futbolcuyu sattiktan sonra transfer yapmak en buyuk hatalardan biridir. Yani bir futbolcuyu satacaksaniz (Arda ornegi) bunu yerine mutlaka birisini daha futbolcunuz gitmeden doldurmalisiniz. Yoksa Sneijder'e mecbur olur, oynamasini beklersiniz! O da milli takiminda dokturur, size gelince dinlenir...

- Problemli futbolcu transferine gelince: Bu isin ustadlari CLOUGH ve TAYLOR'dur. Ulkemizde ise sayet futbolcu turk ise bir derece Fatih Terim. (Engin ornegi). Bu aldiginiz "hesaplanmis risk" size eger isinizin ustasi iseniz (Clough&Taylor) cok para ve cok sportif basari saglar, dunya capinda ses getirir. Ama isinizi "alaturka: yapiyor ve aldiginiz riski iyi evalue edemiyorsaniz perte-total!
Iyi dusunulmesi gereken bir kural daha.

- Aldiginiz futbolcularin ozellikle yabancilarin yeni sartlara alismasini saglamak icin kulubunuzun yapisini buna uygun hale getirip bir uzman esliginde riski sifira indirmeniz yine mumkun. Bunu en iyi yapan kuluplerden biri Ajax digeri de O.Lyon. Incelenmesinde fayda olan bir olgu daha.
Bu konuya girmisken transferde iyi sonuclar elde etmenin bir diger sayfasi da kulubunuzun popularitesini (Ajax) ve kulubun bulundugu sehrin dunyaca unlu bir takim "cazibe" etkenleri olmasi. Evet maalesef Avrupa Sampiyonu olmus, super kupa almis, Istanbul gibi dunyaca unlu ve cazip bir sehrin takimi Galatasaray SK. Fransa'nin "gastronomie" sehri tarihi Lyon da mukim OL in ne kadar gerisinde bir dusunelim derim....

IMDIIIIII : Ocak 2014 mercato yaklasirken yine gazetelerimizde Galatasaray SK nun bu donem transfer listesinin hazir oldugu ve 25 milyon euro gibi bir butce dusunuldugu yazilmakta, cizilmekte.
Bir yukarida yazdiklarima bakin bir de kulubumuzun mali durumuna. Ayrica kurumsallasmakta hizla yol aldigimizi da dusunursek......Ulu Tanri'dan hepimize sabirlar dilemekten kendimi alikoyamiyorum.

HAN-I YAĞMA

Bu sofracık, efendiler - ki iltikaama muntazır
Huzurunuzda titriyor - şu milletin hayatıdır
Şu milletin ki mustarip, şu milletin ki muhtazır
Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır...

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin

Efendiler pek açsınız, bu çehrenizde bellidir
Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir
Şu nadi-i niam, bakın kudumunuzla müftehir
Bu hakkıdır gazanızın, evet, o hak da elde bir...

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı zi-safa sizin
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin

Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say
Haseb, neseb, şeref, oyun, düğün, konak, saray
Bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay
Bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır, kolay kolay...

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin

Büyüklüğün biraz ağır da olsa hazmı yok zarar
Gurur-ı ihtişamı var, sürur-ı intikaamı var
Bu sofra iltifatınızdan işte ab ü tab umar
Sizin bu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar...

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı can-feza sizin
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin

Verir zavallı memleket, verir ne varsa, malini
Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini
Bütün ferağ-ı halini, olanca şevk-i balini
Hemen yutun düşünmeyin haramını, helalini...

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin

Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak
Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak...

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı pür-neva sizin
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin
Yazar : Tevfik Fikret



Encore une fois: J'ai dit....

Tunc Uner Aralik 2013




samedi 16 novembre 2013

lundi 28 octobre 2013

ENTIA NON SUNT MULTIPLICANDA SINE NECESSITATE

OCCAM'IN USTURASI 1288-1348 yillarinda bir ingiliz fransiscan rahip'ten alinti bu baslik su anda Galatasaray Sk nde olan bitenin bir ozeti aslinda. Papa 22.John tarafindan afaroz edilmesi ise bana bir zamanlar kulubun yonetimiyle yasadiklarimi hatirlattigi icindirki bu alintiyi yaptim.
Zira Ockham'li William, kisaca ozetlersem "zorunlu olmadikca varliklari cogaltmamak gerekir" diyerek "Bir olgu su veya bu sekilde varsayimlara basvurmadan aciklanabiliyorsa hikayeye gerek yoktur" diyordu:-)
Bense o zamanlar kulubun transfer politikalarini ve kiyisindan kosesinden yapilan yanlislari, ayrica kulubun resmen soyulmakta oldugunu soyledigim icin aynen "afaroz" edilmistim.
Sonradan resmi yalanlamalari yalayip yutan onlar, Isvicre mahkemelerinde acilan davayi kazanan ben olmustum o baska.

Bize bu isler boyledir iste. Yonetimlere talip olanlar kulubu degil daha cok kendi cikarlarini gozettikllerinden (bir kac gercek Galatasaray asigini tenzih ederim) son on uc yilda kulubun mali durumu "dip" yapmis ve gostermelik sistem sayesinde canim kulup, borsa sirketlerine ragmen hicbir sorumluluk yuklenmeyen yonetici ve profesyonel calisanlarca soyup sogana cevrilmistir.
Bu soylediklerim agir olabilir fakat bunu sadece ben degil bu isi "bilimsel" yonleriyle incleyen uzman kisiler de soylemektedir.

Yazilan cizilen sadece kagit uzerinde kalmakta tam anlamiyla teknik birikim ve deneyimden yoksun diktator yoneticiler otoriter tavirlariyla bizim gibi "positif muhalifler"i tehditle korkutmaya calisarak gorunuste otoriter ama gercekte tutarsiz yonetim tarzlari benimsediler.

Oysa top cizgiyi artik ne sans ne de yetenekle degil, bir takim matematik veriler ve dogru yonetimler dogru kurumsallasmalar ve dogru kararlar ile geciyor.
Futbol ekonomisinin kendine ozgu dogrulari eger bu konuda gerekli bilgi ve deneyime sahip degilseniz sizi kisa zamanda "cezalandiriyor".
Ulkemizde bu ceza, asirlik kuluplerin populerligi sayesinde hukumet ve federasyonun ucube kararlari dogrultusunda geciktirilebildigi icindirki ne Turk Futbolu bir arti deger sagliyor ne de o anli sanli kuluplerimiz bir dunya markasi olabiliyor.
Yonetemeyen "idareci" zihniyeti de bol bol hikaye anlatip mish' gibi yaparak sanki dunya futbol piyasasina girmis, sanki destan yazmis gibilerden kendi islerini gayet guzel kotarmakta bu guzelim kuluplerin isim ve populerligini bir guzel kullaniyorlar.

Halbuki biraz disariya bakabilsek Manchester United, Real Madrid, Bayern Munich ve Barcelona bizlere ne yapilmasi ne yapilmamasi gerektigini acikca gosteriyor.

Gunumuzde futbol kulupleri lig fiksturu ile hisse senedi borsasi kotasyonu ortasinda konuslanmakta ve "otekileri" taklit etme otesinde bir sey yapmama becerisi uzerinden kazanc saglama pesindeler.

O taklit etmeye calistiklari kuresel kuluplerin yapabildiklerini, kendileri ulke sinirlari icinde sinirli kaldiklari icin asla beceremeyeceklerini dusunulmemekte yada dusunmek istememektedirler.

Galatasaray SK  asla bir Barcelona veya Manchester United olamayacak, zira yoneticilerin ve profesyonellerin belli bir politikalari olmadigindan ve mali durum da  dip yaptigi icin asla durumu duzeltemeyecekler, Andersen'den masallar politikalari da surup gidecek.
Kurumsallasma icin arkasinda cemaat ve Rus bankasi olan CEO'lara yuzbinlerce lira maas odemek, transferden baska bir sey dusunmeyen sportif koordinatore ustune ustluk bir de yuklu maas odemek asla kuresellesme amacli degildir. Olsa olsa benim kankam! iyidir prensibidir ve kulube zarardan baska bir sey saglamaz.
Yurt disi orneklerine bir bakabilirsek, kazananlarin, gelismelerin farkinda olan, yeni fikirler uretebilen ve bu fikirleri cesurca uygulayabilen ekipler olduklarini goruruz.
Arsenal'in yilda 5 milyon euro harcadigi alt yapi faaliyetlerinin bir benzerini tum detaylariyla hazirlayip 1,5 milyon euroluk butce ile onlerine koydugumuzda ise, bu projelere en once kulup yonetmenin "transfer yapmak" oldugunu sanan ya da oyle olmasi kisisel cikarlarina uyan zat-i muhteremlerce ne yapip ne edip ort bas edilmesi, sumen altina kaydirilmasi kacinilmaz olmaktadir.
Varsin kulup batsin. Transfer edilen "isimler" ne kadar pahali olursa o kadar iyidir ve zat-i muhteremler gittikce cebini doldurmaktadir.....

Oysa biraz kafasi calisan uzmanlara gore en pahali oyuncuyu almak otomatik olarak basariyi getirmiyor, basariyi getiren oncelikle iyi bir alt yapi, oradan yetisen genc yeteneklerin sportif ve mali getiri saglamasi ve daha sonra da o gencleri "encadre" edecek yildizlarin transfer edilerek hak ettikleri ucretleri odeyebilecek mali yapiya kavusmaktir.
Aklin yolu birdir ve gunumuz futbolunun gercegi budur.
Hal boyleyken ve CEO'lar ve danismanlar kulubu "yerken", bunlarin hamisi rolundeki  bas'lar kendi karizmalarinin pompalanmasindan, kulubun popularitesi ve taninirligini kendi "islerinin" krikosu olarak kullanilmasindan kisacasi medya maymunlugundan oldukca mutludurlar ve sistem geregi de bunun baska turlu olmasi mumkun degildir.

BU DURUM NASIL ONLENEBILIR?

Sorunun cevabi cok basit. Ispanya hukumeti buna radikal bir care buldu bile. Ispanya'da kuluplerin cogunlugu UEFA'nin finansal fair play kurali geregi yeniden yapilandilar ve gercek anlamda sirketlestiler, Buna mukabil Barcelona, Real Madrid, Osasuna vs gibi kulupler, dernekler kanununa gore yonetim tarzini tercih ettiklerini acikladilar. Hukumet ise buna karsilik olarak: Tamam, o halde yonetime talip olanlar kendi yonetim hatalarindan dogacak mali kulfeti, Turkiye'de oldugu gibi kuluplere yukleyip kacmasinlar diye kisisel sorumluluklarinin karsiligi olarak, yonetici basina 25 milyon euroluk bir teminat istedi.
Bugun itibariyla Ispanya'da hicbir yonetici sorumsuzca paralari kankalarina har vurup harman savurtamadiklari gibi, transfer politikalari ile kulup mali yonetimlerini finans kurallarinin bir adim otesine bile gecemeyecegi bir yonetim tarzina sadik kalmak zorundadirlar.

Ya da UEFA'nin finansal fair play kuralina tam manasi ile uyup, gercek sirketlesme ile borsa kurallarina harfiyen uyma durumu Manchester United ornegindeki gibi, ulke kanunlarina uyma zorunlulugunu goz ardi edemeyecek kararlarin, hukumetlerce denetim altina alinmasi sonucu saglikli yonetimlere kavusuldu.
Ingiltere Premier liginin futbolcu ve menecerlerce tercih sebebi, sadece kariyerlerinde onemli bir etap olarak degil, kuluplerin yukarida sozunun ettigimiz kanun ve kurallar geregi altindan kalkamayacaklari harcamalara girisme yetkilerinin olmamasi, dolayisiyla da herkesin hakedislerini alma garantisinin kuluplerden "teminat" olarak hukumet ve Federasyonca (FA) talep ediilmesidir.

Simdi bu satirlari okuyan dostlara soruyorum:

- Hukumetlerimizin Turk sporuna koklu bir reform yapabildigini dusunuyormusunuz? Yoksa son    Akdeniz oyunlarinda oldugu gibi ne pahasina olursa olsun  kazanalim ve bunu politik getirye cevirelim  dusuncesi, turk sporcularinin buyuk cogunlugunu "doping"e mi yonlendirdi?
- Turkiye Futbol Federasyonunun bu yonde bir calismasina sahit oldunuzmu?
- Turkiye Futbol Federasyonunun birakin bu ciddi calismalari, sike olaylarinda dahi "temiz ve saglikli      bir karar verebilecek" yapiya sahip olduguna inaniyormusunuz?
- Federasyon yapisi ve kulupler kanunu degismeden Turk Futbolunun icinde bulundugu           cikmazdan kurtulabilme sansi varmi?
- Kuluplerimizin bu gunku sartlarda saglikli yonetilebilmeleri mumkunmu?

Buyrun karar sizin.

1990-2010 DUNYA FUTBOL PIYASASI VE TURK FUTBOLU

Futbol ekonomisi ile biraz ilgilenenlerin kolayca gozlemleyebilecekleri gelismeler bu son 20 yil icinde oldu. Futbol, piyasasi UEFA nin Champions League ve FIFA nin World Cup organizasyonlari basta olmak uzere milyarlarca euro "genere" etmeye basladi. Futbolun efendileri (UEFA/FIFA) gelirlerini arttirmak ugrunda bir cok girisimlerde bulunurlarken kulupler de sirketlesme ve yeni duzenlemelerle bu piyasadan en buyuk payi alma yolunda ilerlediler ve kuresellesmeye basladilar. Barcelona 80 milyon euro dan 480 milyon euroya. Manchester United milyar dolarlara dogru tirmandilar.
Butun bunlar olurken biz birbirimizi yemekte, sike olaylarinin ustunu kedi pisligini orter gibi ortmeye calismakta, tribunlere oynamakta, ve futbolumuz marka degeri aslinda yerlerde surunurken, alinan birkac tesadufi basarinin kamuflajinda, biz artik dunya capindayiz yalanlari ile futbolseverler uyutulmaktaydi. Bunun orneklenmesi ise "dunya derbisi" dedigimiz Galatasaray-Fenerbahce maclarinin hangi ulkeye pazarlanabildigidir. Turkiye, belki Azerbeycan, bir kac dost Balkan ulkesinde sinirli sayida talip vardir ve asla bir dunya derbisi degildir bu karsilasmalar.
Dunya derbileri: Barca-Real; River Plate-Boca Juniors; PSG-OM; vs dir. O maclarin dunyada kac kisi tarafindan izlendigine bakmak ve bizimki ile karsilastirmak aslinda nerede oldugumuz hakkinda bizlere bir fikir verebilir.
Bu nedenlerle de yani eldeki malin marka degeri olmadigi icindirki futbulumuz batiktir.
Ornekmi:
Yeryuzunde hicbir kulup Galatasaray SK gibi kazandigi Avrupa kupasini bile paraya cevirememek beceriksizligini gosteremedi!
Turkiye'de Istanbul buyuklerinin!!! stadlari sehrin gobeginin de gobegindeyken Galatasaray SK elindeki muthis firsati degerlendiremedi. Ali Sami Yen, Mecidiyekoy gibi ulkenin belkide en degerli is merkezinden dag basindaki Seyrantepeye, Aslantepe mavali ile suruldu. Dunyanin her yerinde buyuk kulupler stadlarini sehir icinde ve gunun 24 saati, yilin 365 gunu para makinesi gibi isletirken Galatasaray SK yonetimlerinin beceriksizligi, uyelerinin ise aymazligi yuzunden elindeki altin firsati kacirdi. Bu tez konusu olabilecek bir konu iken bizim gibi dillendirenler hain ilan edilerek susturulmaya calisildi. Seyrantepe yada yalan adi ile Aslantepe di=unyanin en guzel stadi ilan edildi ve bunun bir basarli oldugu pompalandi.
Bizler de bir guzel yedik!!!
Simdi Mecidiyekoy'de yapilmakta olanlar biraz iz'an sahibi olanlara dillerini isirtacak duzeyde ve kulubun kacirdigi firsatin boyutlari konusunda bir fikir verebilecek nitelikte.

Uzun lafin kisasi, bu gidis iyi degil. Eninde sonunda balon patlayacak ve maalesef bizler elimiz bogrumuzde, mali kongrelerde kaldir elini indir elini ibra ettigimiz yonetimlerin cevalini cekecegiz.
Transfer krali danismanimiz, esi Rus Bankasinin basindaki CEO'muz, medya ozurlu baskanimiz ve salla basini kal yonetimde yoneticilerimiz ile......RUS OLIGARKIMIZ HAYIRLI OLSUN.

Ulu Tanri'dan hepimize sabirlar diliyorum.


samedi 21 septembre 2013

GALATASARAY SPOR KULUBU "LES TECHNICIENS DU POUVOIR SANS VISION"

Kurulusunda belirtilen amacindan uzaklasmis, sadece ve sadece sisik egolar ve doldurulmasi gereken cepler dogrultusunda ve baslikta belirttigim fransizca "deyis" dogrultusundaki yonetimlerle duvara dogru hizla ilerlemekte olan bir kulup oldu Galatasaray.

Dostluklar secim oncelerinde hatirlanip hemen ertesi gun unutulmakta. Yonetim kurullari, ne yonetimde soz sahibi olabilen ne de belli bir durusu olamayan kisilerden olusmus. Biraz "aykiri olanlar ise hemen elimine edilmis...
Baskanlar, kisisel cikarlari dogrultusunda futboldan "anlamayan" ama futboldan anladigini iddia eden danismanlarla kulup yonetmeye kalkmis. Kulup yoneticiligini sadece "transfer" den ibaret sananlarca isin ekonomik yonu her turlu "mantiktan" uzak tutulmus. Yillik bilancolar devamli ekside...Transfer edilen futbolculardan verim alinamamis..Ya cok yasli, ya da iddia edilenin aksine yetenek zavallisi futbolcular akil almaz paralar verilerek alinmakta. Herhangi bir sirketin baslica derdi olan karlilik notion'u asla ve asla kriter olmamis. 15 milyona aldigini 2 milyona satip, 2 milyona aldigini bedava elinden kacirmis sonrada degerinin on onbes misli olmasina seyirci kalmis. 11 yil once 600 bin dolara almadigin futbolcuyu kariyerinin sonunda olmasina aldirmadan sirf ismine on onbes mislini odemis. Kisacasi yanlis uzerine yanlis yapmis ama yapilan yanlislarin "nedenine" asla aldirmamis bir yonetim anlayisindan bahsediyoruz. Benim hirsizim iyidir prensip olmus.

Oyle bir ulkede yasiyoruzki butun bunlar normal karsilanmakta. Yanlisi yapan degil ifsa eden suclanmakta.

Batiya acilan pencerenin mumtaz uyeleri ellerindeki oyuncagin yavas yavas parmaklari arasindan kaymakta oldugunun farkinda bile degil. Dunya futbol ekonomisinin nereye gittiginin farkinda bile degil bu mumtaz uyeler. Sadece herkes kendi bildiginin dogru oldugunu ispatlamaya calismakta...

Oysa petro dolarlariyla ne yapacagini sasirmis arap seyhleri ve 1991 de yikilan sovyetlerin yeni zenginleri "oligark"lar milyarlarca dolarlariyla Brezilya, Ingiltere, Fransa gibi futbol devi ulkelerde patir patir "buyuk kulupleri" satin almakta... Para aklamanin en kolay ve en temiz yolu bu cunku. Ayrica vergilendirmeden kacmanin da en "populer" caresi de bu.

Bizim ise butun bunlardan haberimiz yokmuscasina tek kaygimiz, kerameti kendinden menkul bir imparatorun milli takimimi yoksa kendi kulubunumu sececegi... Tam bir ilahi komedya!

Ne diyelimki? Ulu Tanri hepimize sabirlar versin... Umariz iki elimiz bogrumuzde, "sembolik" oylarimizla arap seyleri veya rus oligarklari kulubun basina getirip "masturbation"umuzu devam etmeyiz.

Amiiiin...

dimanche 16 juin 2013

CARSAMBANIN GELISI

"Eski Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu (PFDK) üyesi Yusuf Reha Alp, Fenerbahçe ve Beşiktaş dışında başka takımlarımızın da tehlike altında olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: ''16. Ağır Ceza'da yargılanıp ceza alan başka kulüp yöneticileri de var. O kulüplerin de daha sonra disipline sevk edileceğini ve ceza alacaklarını düşünüyorum çünkü bir dosya disipline sevk edilmişse yüzde 95 ceza çıkar.''

TFF, UEFA'NIN YAPTIRIMLARINA UYMAK ZORUNDA
UEFA'nın Fenerbahçe ve Beşiktaş'a ceza vermesi halinde, PFDK'nın da şike dosyasını yeniden ele almak zorunda kalacağını söyleyen Alp, ''Eğer Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) buna karşı durursa, UEFA bu sefer TFF'ye ceza verir. Hatta Türkiye Milli Takımı da ceza alır'' şeklinde konuştu.

Diğer yandan CAS Hakimi Türker Arslan da benzer açıklamalar yaptı. Türker Arslan, ''UEFA bir takım yaptırımlar talep ederse TFF'nin buna uyma zorunluluğu var. O aşamada TFF'nin Disiplin Kurulu ve Tahkim Kurulu'nun verdiği kararları yeniden gözden geçirmesi süreci başlar. O da TFF'ye büyük sıkıntı yaşatır'' yorumunda bulundu".


Bu yorumlara, degerlendirmelere, ortalikta kafasi kesik tavuk misali kosusanlara bakip bakip guluyorum. TFF sorumsuz sorumlulari Nyon'da, kulup sorumsuzlari Nyon'da vs..)
Yahu olacaklari size TRT3 ekranlarindan anlatip ne yapilmasini soyledigimde uzerime neden saldirdinizki? Fener'in eskimis sohretlerinden biri sen kimsin? sorusunu sorunca ben de ona benim kim oldugummu onemli yoksa ne soyledigimmi cevabini vermistim. Bir Galatasaray'li olmama ragmen bu isten (sike olaylari) Turkiye ve turk futbolu zarar goreceginden ne yapilmasi ve ne yapilmamasi gerektigini uzun uzun anlatmistim. Yapilmamasi gereken ortaligi velveleye vererek UEFA ile restlesmeye kalkismak, olaylari Turk orf ve adetleri geregi ort bas ederek mumkun oldugunca cozumsuz birakmak, yapilmasi gereken ise cenemizi kapatip boynumuzu bukerek UEFA ve FIFA nezdinde imkanlar elverdigince "lobying" yapmak olmaliydi. Hatta bir Galatasaray'li olarak ve TFF Isvicre temsilciliginden kalan iliskilerimle yardimci olabileceimi dahi dile getirmistim.
Biz tabiiki olmamasi gerekeni yaptik ve bugunlere ulastik Allah'a sukur!
Netice olarakta Fenerbahce eski baskani Ali Sen aynen sunlari soyledi. Artik aklimizi basimiza alip lobying faaliyeti yapmamiz lazim!
Bonjour! 2 yildir biz ne soyluyorduk? Neden bunlari soyledigimizde uzerime sicradiniz?
Sindi ne olacak? Aynen onceki soylemlerime donersek: Fenerbahce, Besiktas ve (dikkatlerden kacmis olabilir diye yazayim) 4/5 baska kulubumuz ceza alir, bana kalirsa (Michel Platini ne dusunur bilemem) olaylarin uzerine olu topragi serperek "uyutmaya" calisan TFF zor durumlarda kalabilir. 
Olmasi gereken ise adi gecen kuluplere gereken cezalari (puan silme hatta kume dusurme) vermekten kacinan "esas oglan" TFF'nun belli bir sure (2 ila 5 yil) Avrupa ve Dunya kupalarindan ihrac cezasi almasidir.
Bekleyip gorecegiz...korkarim yine hakli cikacagiz!
NOT: Dunya futbolunun kimler tarafindan yonetildigini hatirlamakta da ayrica fayda var;-)

Michel Platini
Michel Platini 2010.jpg
Michel Platini, président de l'UEFA, en octobre 2010 enPologne.
Biographie
NomMichel François Platini
NationalitéDrapeau de la France France
Naissance21 juin 1955 (57 ans)
LieuJœuf (France)
Taille1,79 m (5 10)
Période pro.1972 - 1987
PosteMilieu offensif
Parcours junior
SaisonsClub
1966-1972Drapeau : France AS Jœuf
Parcours professionnel 1
SaisonsClubM. (B.)
1972-1979Drapeau : France AS Nancy-Lorraine214 (127)
1979-1982Drapeau : France AS Saint-Étienne145 (82)
1982-1987Drapeau : Italie Juventus FC224 (104)
1972-1987Total583 (313)
Sélections en équipe nationale 2
AnnéesÉquipeM. (B.)
1975-1976Drapeau : France France olympique(4)
1975-1976Drapeau : France France Espoirs(0)
1976-1987Drapeau : France France72 (41)
1988Drapeau : Koweït Koweït(0)
Équipes entraînées
AnnéesÉquipeStats
1988-1992Drapeau : France France16v 8n 5d
1 Compétitions officielles nationales et internationales.
2 Matchs officiels.

Le dirigeant : Platini, président de l'UEFA (depuis 2007)[modifier]

Membre du comité exécutif de l'UEFA et membre du Comité exécutif de la FIFA depuis avril 2002, il devient Président de l'UEFA le 26 janvier 2007 pour une durée de 4 ans. Il est élu à la majorité absolue au premier tour du scrutin du Congrès deDüsseldorf en Allemagne par les 52 fédérations membres de l'UEFA (1 fédération vaut 1 voix), avec 27 voix contre 23 (2 votes étant nuls). Son adversaire, le Suédois Lennart Johansson, 77 ans, était président de l'UEFA depuis 1990.

Second mandat[modifier]

Unique candidat,(Ca vous dit quelque chose)? il est réélu pour un second mandat de quatre ans lors du congrès de Paris le 22 mars 201127. Dans son discours inaugural28, il évoque plusieurs chantiers, parmi lesquels, le fair-play financier29, l'arbitrage30, la lutte contre la corruption31, ou encore, la place des sélections nationales, un thème récurrent du président de l'UEFA.

Sepp Blatter


Joseph « Sepp » Blatter, né le 10 mars 1936 à Viège, est le 8e président de la FIFA. Sepp est l'hypocoristique alémanique de Joseph. Wikipédia
 

Polémiques [modifier]

La présidence de Sepp Blatter est marquée par la publication de deux livres très critiques envers sa gestion de la FIFA. David Yallop publie ainsi en 1999 How They Stole the Game (Comment ils ont volé le jeu). Il y dénonce la gestion de João Havelange. Dans la même veine, Andrew Jennings publie en 2006 Carton rouge !, où il dénonce la gestion de Sepp Blatter en reprenant nombre de données déjà publiées par Yallop (élections « truquées » en 1996 et 1998, par exemple), ainsi que des accusations de corruption liée à la société de marketing ISL (spécialisée dans les droits TV et commerciaux de la FIFA). ISLa été mise en faillite en 2001 puis liquidée judiciairement. La FIFA tenta, en vain dans les deux cas, de faire interdire la publication de ces ouvrages. Dès l'année 2001, le juge d'instruction du canton de Zoug Thomas Hildbrand, spécialisé dans les crimes et délits économiques, mène son enquête sur la société désormais en faillite ISL. Ses investigations l'ont amené à perquisitionner dans les bureaux de la FIFA à Zurich en novembre 2005, en raison de forts soupçons de détournement de fonds et de corruption. En mai 2002 déjà, le secrétaire général de la FIFA, Michel Zen-Ruffinen, avait publiquement dénoncé les dysfonctionnements au sein de l'association de football et critiqué le « système Blatter ». Un mois plus tard, il était contraint de démissionner.
Lors de la finale de la Coupe du Monde 2006, Le président de la FIFA a refusé de remettre le trophée au capitaine de l'équipe d'Italie Fabio Cannavaro.
Interviewé par France Télévisions2 en septembre 2006, Blatter a nié l'existence du dopage dans le foot, en soutenant que la pratique du dopage dans les sports collectifs en général « n'existe pratiquement pas puisqu'elle ne serait d'aucune utilité ». En décembre 2012, interviewé lors de l'émission Canal football club, il réitère ses déclarations en se disant « certain qu’il n’y a pas de dopage organisé dans un sport collectif » puis ajoutant en mimant le geste que la plupart des cas détectés concernait« la drogue, la marijuana ou un peu de schnouf » [1].
En 2010, il invite les homosexuels à « s'abstenir de toute activité sexuelle » pendant la Coupe du monde de football de 2022(organisée au Qatar, pays où l'Islam, considérant l'homosexualité comme un péché, est la religion d'Etat). Ces propos ont provoqué la colère d'associations gay[2].

mercredi 12 juin 2013

MESSIEURS LES RESPONSABLES DE LA TFF VOS OREILLES SIFFLENT-ELLES AUSSI?

Kisa bir sure once Fifa ulkeler siralamasini yayinlayarak turk futbolundaki hizli dususe isaret etmistim. O sirada mumtaz spor basinimiz ekranlarda ve gazetelerde ciddi ciddi TFF yetkililerinin muhtesem (!) basarilarindan ve turk futbolunun iyi yolda oldugundan bahsetmekteydi:-))))

Fifa yine "ranking" listesini yayinlamis bulunuyor. Ya bizler salagiz ya da Turkiye'de "medya" yersen "mode"unda.

Buyrun soz konusu liste...Turkiye biraz daha asagilara inerek Turks&Caicos adalarini yakalama iddiasini surduruyor.

Gulecegim ama neremle olduguna karar veremiyorum.

Ulu Tanri'dan hepimize sabrilar dileyelim ve UEFA ile yalan beyan yuzunden basi beladaki eski BJK baskani yeni TFF manitu'su beyefendiye basarilarinin (!) devamini diledigimizi iletelim.

ClsstEquipePts+/- Pos
1 Espagne16140Stable
2 Allemagne14160Stable
3 Argentine12870Stable
4 Croatie12220Stable
5 Pays-Bas11584A la hausse
6 Portugal1137-1A la baisse
7 Colombie1123-1A la baisse
8 Italie10970Stable
9 Angleterre1095-2A la baisse
10 Equateur10660Stable
11 Russie10590Stable
12 Belgique10353A la hausse
13 Côte d'Ivoire1022-1A la baisse
14 Suisse10100Stable
15 Bosnie-Herzégovine10086A la hausse
16 Grèce1006-3A la baisse
17 Mexique928-1A la baisse
18 France9220Stable
19 Uruguay913-2A la baisse
20 Danemark8900Stable
21 Ghana8871A la hausse
22 Brésil872-3A la baisse
23 Mali8693A la hausse
24 République tchèque8531A la hausse
25 Chili841-2A la baisse
25 Monténégro8412A la hausse
27 Suède830-3A la baisse
28 USA7981A la hausse
29 Norvège7942A la hausse
30 Pérou7912A la hausse
ClsstEquipePts+/- Pos
31 Nigeria785-3A la baisse
32 Japon765-2A la baisse
33 Hongrie7590Stable
34 Roumanie7500Stable
35 Algérie7370Stable
36 Serbie7234A la hausse
37 Venezuela712-1A la baisse
38 Albanie6905A la hausse
39 Ukraine687-2A la baisse
40 République de Corée6662A la hausse
41 République d’Irlande659-2A la baisse
42 Tunisie652-1A la baisse
43 Panama649-5A la baisse
44 Paraguay6400Stable
45 Pays de Galles6384A la hausse
46 Bulgarie6286A la hausse
47 Australie6190Stable
48 Costa Rica6170Stable
49 Jamaïque6024A la hausse
49 Zambie602-3A la baisse
51 Burkina Faso594-1A la baisse
52 Honduras582-2A la baisse
53 Bolivie5785A la hausse
54 Turquie573-10A la baisse
55 Slovénie5680Stable
56 Slovaquie565-2A la baisse
57 Nouvelle-Zélande55130A la hausse
58 Ouzbékistan5508A la hausse
59 République centrafricaine5435A la hausse
60 Afrique du Sud542-4A la baisse
61 Islande54112A la hausse





202 Somalie140Stable
204 Djibouti110Stable
205 Andorre80Stable
206 Anguilla40Stable
207 Bhoutan00Stable
207 Saint-Marin00Stable
207 Turks et Caicos00Stable