GALATASARAY'DA MALI KONGRE VE SECIM BITMEZ
Geldik 6 Aralik 2014 e ve bir mali kongre daha yaptik.
Sayin mustafi baskanimiz once basin toplantisi yapacagini duyurdu sonra herhalde "ozel danismanlari" degerli! fikirleriyle onu bu toplantidan vaz gecirdiler ki kongreye katilarak bazi aciklamalarda bulunacagini soylettiler, kendileri de lutfedip bazi "sensible" konulari genel kurul uyelerine aktardi...
Aktardi da ben sahsen yine aptal yerine konuldugumu dusunmekten kendimi alamadim. Neden mi?
Detaylari gecip can alici noktaya gelmek istiyorum:
Karsilastirmali borclanma tablolarini her baskanin adi ve yonetim tarihleriyle veren sayin "basgan" aslinda biz kulup yonetmedik, borc yonettik derken hakliydi da borcun kendi donemlerinde hic artmadigini bir onceki devir ile ayni kaldigini soyleyince zurnam yine zart etti!
Rakkamlara bakinca soylen dogru da Tanriya sukur bilanco okumayi biraz biliyoruz, az biraz da kafamiz sizlerin sandigindan daha iyi calisiyor. Evet borclari arttirmamis olabilirsiniz, peki hisse senetlerini ben mi sattim? Giren paralari ben mi sacma sapan transferlere harcattim? Sermaye artirimini ben mi yaptim? Kucuk yatirimcilari kaziklayip gelen paralari yine ben mi sokaga attim?
Kisacasi lafi eveleyip gevelemeye gerek yok..Sizler bunu herkesten daha iyi yapiyorsunuz.
Benim ozet olarak sorum sudur: Bunun adi borclarin finansmani degil de nedir?
Ayrica "Futbolcu portfoyu"muzun Turkiye'nin en pahali takimi olarak 165 milyon (simdi 145) euro oldugunu zaten biliyordukta, (bunu soylerken sesini alcaltarak belki daha fazla bile edebilir derken kendi de inanmiyordu)
41 futbolculu sisik kadronun futbolcu basina dusen degerini hesaplarken zorlaniyorduk. Mercato sartlarini biraz bilen biri cikip: sayin basgan abuk transferler sonucu elinizde patlayan bu futbolcu listesinden hangi futbolculari "kagit uzerindeki" degerinden satabiliyorsunuz? diye sorsa ne cevap gelirdi merak etmekten kendimi alamiyorum...
Milyari asan borc kendi kendine olusmadi tabii! Ama olsun, sisik gosterilen yada gosterilmeye calisilan futbolcu portfoyunun tek islevi gelir-gider tablolarinda "gorsel" dengeyi saglama gunu kurtarma amacli. Yani: yersen!
Iste bu mali kongreyi de bu tur dramatik konusmalar ve tatminkar olmayan aciklamalar ile gecirdik ve yine, yeniden bir kac aylik yonetime 67 milyon daha borclanabilmeleri icin yetki vererek kapattik.
Kongremizi yoneten kidemli! divan baskani, kendi kendini asarak soz hakkini savunan arkadasi disari attirmak icin alel acele "atilmasini kabul edenler-etmeyenler" derken agir tepki karsisinda 5 dakika ara diye cigirip isin icinden siyrilmaya calismasiyla goze carpti takdir!!! topladi. Uzucu olaylara sebep oldu ve ne toplum psikolojisinden ne de demokratik haklardan anlamadigini sergilmis oldu. Evet genel kurul uyesi olup konusmak isteyen herkesin o hakka fazlasiyla sahip oldugunu ve kisisel husumetlerin bu haklarin onune gecemeyecegini unutuverdi.
Her seye ragmen bu mali kongrenin sahsen benim icin cok ama cok olumlu yonu, yillardir ozlemini duydugum, artik umudumu kestigim, sevgi dolu, kucaklayici ve tolerans sahibi bir baskanim oldugu gercegi. Duygun agabeyimi, kendisine oy vermedigim halde sevgiyle kucakliyorum, saygiyla ellerinden opuyorum.
Umarim yeni yonetim uzerlerine kalan enkazi duzeltir, umarim mart ayinda yapacagimiz mali kongrede bazi hesaplarin sorulmasi yine unutulmaz, umarim genel kurul uyeleri artik kuluplerine sahip cikar, umarim Mayis 2015 teki secimde bir "Rus Oligark"in eline dusmemizi engelleyebilecek baskan ve yonetimi secebiliriz.
Ne yaparsiniz umut fakirin ekmegi, ye Memet ye demis buyuklerimiz;-)
Fottbrazileiro
Tout le monde joue au football au Bresil
dimanche 7 décembre 2014
dimanche 24 août 2014
Kesmeşeker - Metin Kurt Yalnızlığı
Kesmeşeker - Metin Kurt Yalnızlığı BIZ UNUTMADIK UNUTMAYACAGIZ SENI IYI ADAM
dimanche 13 juillet 2014
lundi 14 avril 2014
GS SK 2014 MALI GENEL KURULU ARDINDAN
GS SK KULUBU BASKANI SN UNAL AYSAL'A ACIK MEKTUP
Iyisiyle kotusuyle bir kac yili beraber gecirdik. 21. yuzyilda kulubumuzun bir uyesi oldunuz ve bir cok vaadlerde bulundunuz bunlari da yerine getirmeye ugrastiginizdan hic suphem yok.
Iyi niyetinizden de hic suphem yok. Sadece ve sadece iyi niyetinizin bazilari tarafindan suistimal edildigi konusunda bazi suphelerim var.
Mali Kongre oncesi elimize gecen ve daha sonra sizin kursuye cikip bizlere aktardiginiz mektup hakkinda ben de ayni kursuden dusunduklerimden cok azini acikladim. Ama gerek gecen 5 saatin uyelerin dikkatini dagitmis olmasindan gerekse herkesin yorgunlugundan dolayi bazi seyleri cok istememe ragmen soyleyemedim. Icimden gelmedi, polemik yaratmamak gerekti ve isi kisisellestirmeye gerek yoktu.
Bu nedenle asagidaki konulara yazili olarak dikkat cekmek istedim:
KADRO YAPIMIZ VE FUTBOLCU PORTFOYUMUZ
Nereden alindigini bildigim rakkam 165 milyon dolar. Turkiye liglerinin en pahali futbolcu kadrosu bizde.
1- Transferde ya bilgisiz ve acemi davraniyoruz ya da sizi kandiriyorlar. Zira bu kadar ust uste ve devamli bir sekilde pahaliya alip ucuza satmak normal degil. Zira bu kadar uzun zamandir bize gelen hicbir futbolcunun yurt disina giderken onemli buyuk takimlara gidemeyip, siradan kalitesiz kucuk kuluplere gidip daha sonra da piyasadan silinmeleri hala bize gosterge olmus degil ve bu da normal degil. Kendi bilanconuzun transferler kisminin rentabilitesine bir goz atin ne demek istedigimi anlayacaksiniz.
2- Futbolcu kaynagimizi yapilari ve kabiliyetleri dogrultusunda iyi kullanamiyoruz ya da futbolcu portfoyu bizden %20 daha dusuk rakibimiz bize 13 puan fark atip ondeyse, futbolcu portfoyu bizden %50 daha dusuk diger rakibimiz bizden 1 puan ondeyse onlar bu isi bizden daha iyi beceriyorlar, daha az aldaniyorlar, daha az mirasyedilik yapiyorlar demektir.
Elimizdeki futbolcu portfoyunun gercek degeri o futbolculari satmak istediginizde ortaya cikar. 165 milyon dolarin icinde 65 milyon dolar takimin en pahali 4 futbolcusunun ederi (Chedjou-Melo-Selcuk-Burak).
Satisa cikartin kim hakli kim haksiz gorulecektir. Dolayisiyla da transfer politikalarinizi gozden gecirmenizde fayda var.
ALT YAPI VE CILEK TARLASI
Mali Kongredeki sunumunuzun ve elimize bir kac gun once gecen mektubunuzun onemli bir kismini teskil eden alt yapi calismalariniz takdirle karsilanmasi gereken ve coktan yapilmasi gereken bir projedir.
Benim saskinligim ve uzuntum ya birileri sizi kandiriyor ya da soylemeye dilim varmiyor ama siz bizleri kandiriyorsunuz.
Sayin Baskan, sevgili agabey. Kurumsallastirmaya ugrastiginiz kulubunuzun arsivlerinde sizin duzinelerle ulke gezmenize, ilgisiz yerlerde ilgisiz Ingiltere ve Almanya kulupleriyle anlasmalar yapmaniza, Rusya'ya Ukrayna'ya (!) gitmenize, yine yuzbinlerce euro harcamaniza gerek birakmayacak nitelikte cok detayli videolar, dosyalar, raporlar esliginde ve Afrika, Guney Amerika ve Avrupa'da (maliyetler acisindan Almanya degil baska bir ulkede) kuluplerle zaten anlasilmis ve "cilek tarlasi projesi"nin en mukemmeli zaten sizlere sunulmustu.
Simdi sizin elinize tutusturup bizlere sundurduklari proje ise sadece kotu bir kopyadir.
Inanmiyorsaniz ve "kurumsallasamayan kulbumuzun" arsivleri kayip ise GALATASARAY DERGISININ 3 MART 2003 tarihli sayisini acip bir goz atmaniz yeterli olacaktir.
Iste tum bu nedenlerle kimin kimi kandirdigini cok merak etmeye baslamis bulunmaktayim. Bilgilerinize sunarim.
Saygilarimla
Iyisiyle kotusuyle bir kac yili beraber gecirdik. 21. yuzyilda kulubumuzun bir uyesi oldunuz ve bir cok vaadlerde bulundunuz bunlari da yerine getirmeye ugrastiginizdan hic suphem yok.
Iyi niyetinizden de hic suphem yok. Sadece ve sadece iyi niyetinizin bazilari tarafindan suistimal edildigi konusunda bazi suphelerim var.
Mali Kongre oncesi elimize gecen ve daha sonra sizin kursuye cikip bizlere aktardiginiz mektup hakkinda ben de ayni kursuden dusunduklerimden cok azini acikladim. Ama gerek gecen 5 saatin uyelerin dikkatini dagitmis olmasindan gerekse herkesin yorgunlugundan dolayi bazi seyleri cok istememe ragmen soyleyemedim. Icimden gelmedi, polemik yaratmamak gerekti ve isi kisisellestirmeye gerek yoktu.
Bu nedenle asagidaki konulara yazili olarak dikkat cekmek istedim:
KADRO YAPIMIZ VE FUTBOLCU PORTFOYUMUZ
Nereden alindigini bildigim rakkam 165 milyon dolar. Turkiye liglerinin en pahali futbolcu kadrosu bizde.
1- Transferde ya bilgisiz ve acemi davraniyoruz ya da sizi kandiriyorlar. Zira bu kadar ust uste ve devamli bir sekilde pahaliya alip ucuza satmak normal degil. Zira bu kadar uzun zamandir bize gelen hicbir futbolcunun yurt disina giderken onemli buyuk takimlara gidemeyip, siradan kalitesiz kucuk kuluplere gidip daha sonra da piyasadan silinmeleri hala bize gosterge olmus degil ve bu da normal degil. Kendi bilanconuzun transferler kisminin rentabilitesine bir goz atin ne demek istedigimi anlayacaksiniz.
2- Futbolcu kaynagimizi yapilari ve kabiliyetleri dogrultusunda iyi kullanamiyoruz ya da futbolcu portfoyu bizden %20 daha dusuk rakibimiz bize 13 puan fark atip ondeyse, futbolcu portfoyu bizden %50 daha dusuk diger rakibimiz bizden 1 puan ondeyse onlar bu isi bizden daha iyi beceriyorlar, daha az aldaniyorlar, daha az mirasyedilik yapiyorlar demektir.
Elimizdeki futbolcu portfoyunun gercek degeri o futbolculari satmak istediginizde ortaya cikar. 165 milyon dolarin icinde 65 milyon dolar takimin en pahali 4 futbolcusunun ederi (Chedjou-Melo-Selcuk-Burak).
Satisa cikartin kim hakli kim haksiz gorulecektir. Dolayisiyla da transfer politikalarinizi gozden gecirmenizde fayda var.
ALT YAPI VE CILEK TARLASI
Mali Kongredeki sunumunuzun ve elimize bir kac gun once gecen mektubunuzun onemli bir kismini teskil eden alt yapi calismalariniz takdirle karsilanmasi gereken ve coktan yapilmasi gereken bir projedir.
Benim saskinligim ve uzuntum ya birileri sizi kandiriyor ya da soylemeye dilim varmiyor ama siz bizleri kandiriyorsunuz.
Sayin Baskan, sevgili agabey. Kurumsallastirmaya ugrastiginiz kulubunuzun arsivlerinde sizin duzinelerle ulke gezmenize, ilgisiz yerlerde ilgisiz Ingiltere ve Almanya kulupleriyle anlasmalar yapmaniza, Rusya'ya Ukrayna'ya (!) gitmenize, yine yuzbinlerce euro harcamaniza gerek birakmayacak nitelikte cok detayli videolar, dosyalar, raporlar esliginde ve Afrika, Guney Amerika ve Avrupa'da (maliyetler acisindan Almanya degil baska bir ulkede) kuluplerle zaten anlasilmis ve "cilek tarlasi projesi"nin en mukemmeli zaten sizlere sunulmustu.
Simdi sizin elinize tutusturup bizlere sundurduklari proje ise sadece kotu bir kopyadir.
Inanmiyorsaniz ve "kurumsallasamayan kulbumuzun" arsivleri kayip ise GALATASARAY DERGISININ 3 MART 2003 tarihli sayisini acip bir goz atmaniz yeterli olacaktir.
Iste tum bu nedenlerle kimin kimi kandirdigini cok merak etmeye baslamis bulunmaktayim. Bilgilerinize sunarim.
Saygilarimla
jeudi 10 avril 2014
GS SK 2014 MALI KONGRESI UZERINE
DISARIDAN GUCLU GORUNUYOR OLABILIRSIN AMA SAVASLAR ICERIDE KAZANILIR.......Diogene de Sinope IO:412-IO:323 Corinthe/GR
Cok sevdigim cok okudugum bir yunan filozofu'da Diogene'dir. Hem hayat felsefesi, hem uygarligin kotu taraflarini reddetmesi, bir fici icinde gecirmeyi tercih ettigi yasam tarzi bir cok metaforu barindirir. Hele hele catlak bir sesle zamanin en guclu imparatoru olan BUYUK ISKENDER'e "golge etme baska ihsan istemem" diyebilmesi ogrencilik yillarimdan beri idolum olmasina yol acmistir.
Yurt disindan, ya da ulke'de olmamiza ragmen GS camiasi disindan algilanan goruntumuzun, iceride olan bitenden tamamen farkli olmasi dusundurdu bana Diogene'i.
Oyle ya, esip ufuruyor ve rakiplere korku salmaya calisiyoruz ama yine de curmumuz kadar yer yakiyoruz.
Aciklayayim:
2014 Mali Kongresine gelene kadar, cilekler ve kirazlarla ugrasiyor, Avrupa'nin ilk 10 kulubunden biri olacagimizi iddia ediyor, Turkiye'de ise federasyona, hakemlere, rakiplere salliyor cok gurultu cikararak "cambaz"a bak operasyonumuzu basariyla goturuyoruz. Ama olcu olarak alinmasi gereken cikartilan gurultu degil bence. Bu "buyuk" sozlerin edildigi sezonun Champions League sonuclari. Sidik zoruyla gelinen 16 takimdan cikamamis ve ceyrek finallere katilamamis bir Galatasaray var onumuzde. Yani kuru gurultu yine fayda etmemis.
Simdi gelelim yuzbinlerce lira maasli CEO'lar, onbinlerce euro maasli "danismanlar" ve yine onbinlerce dolar maasli genel mudurler esliginde kurumsallasa kurumsallasa "bitmekte" olan kulubumuzun mali durumuna...
Bir yanda medyada yer alan haberler ve milyar lirayi gectigi soylenen borc, diger yanda yonetemeyen "idarecilerimizin" bildirileri.
Acikcasi bu mali kongrenin cok onemli oldugu gercek. Dolayisiyla dunyanin neresinde olursam olayim mutlaka katilmam ve mutlaka camiaya bir seyler soylemem gerektigini dusunurken konusmamin genel hatlari ortaya cikmis ve hemen hemen hazir bir duruma gelmisti. Mekteb-i Sultani'nin bir sinifinda kurulup Turkiye'nin belkide tek markasi olan koca Galatasaray son 15/20 yilda donusu olmayan bir yola girmis ve okulun siralarindan yetisen genc ve "delikanli" bir uyemiz fransizcayi Balzac ve Gustave Flaubert'den fikri hur irfani hur, vicdani hur olmayi da Victor Hugo ile Emile Zola'dan ogrendigimizi haykirip parmagini yonetime dogru sallayarak "J'ACCUSE" diye feryat edince kongre salonu acilen zamanin yonetimini tartismali da olsa ibra etmemisti. Gerci bu kardesimiz simdi accuse ettigi yonetimin o zaman oturdugu yerde yer almis ve kulubun borclari da ikiye yada uce katlanmis ama olsun.
Bilmesi gereken bir sey var ise o da bizlerin de Mekteb-i Sultani siralarinda dirsek curuttugumuz ve ne gariptirki fransizca ogrenirken aklimizda kalan yazar Honore de Balzac eseri "Les Illusions Perdues*". Kendisi ile bizim Zola ile Balzac'in arasindaki fark onemli...
Ben yine de parmagimi o sekilde kullanmayi dusunmuyorum. Bellimi olur belki bir sonraki yonetime de ben giriverir ve borcu yine katlarim.
Ne olur ne olmaz parmagima sahip cikip yine konusmama donuyorum.
Evet dusunup dusunup kongre konusmamin iki versionlu olmasina karar vermisken bir kac gun once kulup yonetiminden ve baskan tarafindan imzalanmis bir mektup aliverince is yine baska bir yon aldi. Oyle ya bir sure once sayin baskanimiz Mali Kongrede "catlak ses cikacagini sanmadigini" soylemis olsa da acaba niye bu aciklama mektubunu uyelere yollama ihtiyacini duymustu?
Burada sayin baskanima ve mektepten sevgili agabeyime bir mesajim var. (parmagimi sallamadan) :
Sayin baskanim sevgili agabeyim bu camia eger Mekteb-i Sultani mense'li ise ve biz iddia ettigimiz mentalitede isek sizin tabirinizle "catlak ses" cikacaktir. Cunku biz eger biz isek, dusuncelerimizi ve gordugumuz yanlislari soylemekten asla ve asla cekinmeyiz. Bunu 21. asirda uyesi oldugunuz kulubun 20. asirda uyesi olmus bir mensubu olarak ve size kulup ici eskiliginde bir asir! fark atmis bir Galatasaray'li olarak soyluyorum.
ARTHUR SCHOPENHAUER : "ASKIN METAFIZIGI"
Gelelim bir kac gun once gelen bilgilendirme mektubuna. Bir kac kez okudum ve gordugum su: Kulubu kurumsallastirma yolunda her ay kamyon yuku ile maas alan calisma arkadaslariniz once ARTHUR SCHOPENHAUER stili ile "Askin Metafizigi"nden girmisler, daha sonra sira rakkamlara gelince devreye ALBERT EINSTEIN'in "Izafiyet Teorisi" sokuvermisler...
CA VOUS RAPPELLE QUELQU'UN???
Alors que dans ce meme livre il ecrit: Dans ce monde ou les petites choses deviennent grandes, un geste, un mot, perdent un debutant! Le principal merite des belles manieres et du ton de la haute compagnie est d'offrir un ensemble harmonieux ou tout est si bien fondu que rien ne choque!
CA VOUS RAPPELLE QUELQUE CHOSE???
Cok sevdigim cok okudugum bir yunan filozofu'da Diogene'dir. Hem hayat felsefesi, hem uygarligin kotu taraflarini reddetmesi, bir fici icinde gecirmeyi tercih ettigi yasam tarzi bir cok metaforu barindirir. Hele hele catlak bir sesle zamanin en guclu imparatoru olan BUYUK ISKENDER'e "golge etme baska ihsan istemem" diyebilmesi ogrencilik yillarimdan beri idolum olmasina yol acmistir.
Yurt disindan, ya da ulke'de olmamiza ragmen GS camiasi disindan algilanan goruntumuzun, iceride olan bitenden tamamen farkli olmasi dusundurdu bana Diogene'i.
Oyle ya, esip ufuruyor ve rakiplere korku salmaya calisiyoruz ama yine de curmumuz kadar yer yakiyoruz.
Aciklayayim:
2014 Mali Kongresine gelene kadar, cilekler ve kirazlarla ugrasiyor, Avrupa'nin ilk 10 kulubunden biri olacagimizi iddia ediyor, Turkiye'de ise federasyona, hakemlere, rakiplere salliyor cok gurultu cikararak "cambaz"a bak operasyonumuzu basariyla goturuyoruz. Ama olcu olarak alinmasi gereken cikartilan gurultu degil bence. Bu "buyuk" sozlerin edildigi sezonun Champions League sonuclari. Sidik zoruyla gelinen 16 takimdan cikamamis ve ceyrek finallere katilamamis bir Galatasaray var onumuzde. Yani kuru gurultu yine fayda etmemis.
Simdi gelelim yuzbinlerce lira maasli CEO'lar, onbinlerce euro maasli "danismanlar" ve yine onbinlerce dolar maasli genel mudurler esliginde kurumsallasa kurumsallasa "bitmekte" olan kulubumuzun mali durumuna...
Bir yanda medyada yer alan haberler ve milyar lirayi gectigi soylenen borc, diger yanda yonetemeyen "idarecilerimizin" bildirileri.
Acikcasi bu mali kongrenin cok onemli oldugu gercek. Dolayisiyla dunyanin neresinde olursam olayim mutlaka katilmam ve mutlaka camiaya bir seyler soylemem gerektigini dusunurken konusmamin genel hatlari ortaya cikmis ve hemen hemen hazir bir duruma gelmisti. Mekteb-i Sultani'nin bir sinifinda kurulup Turkiye'nin belkide tek markasi olan koca Galatasaray son 15/20 yilda donusu olmayan bir yola girmis ve okulun siralarindan yetisen genc ve "delikanli" bir uyemiz fransizcayi Balzac ve Gustave Flaubert'den fikri hur irfani hur, vicdani hur olmayi da Victor Hugo ile Emile Zola'dan ogrendigimizi haykirip parmagini yonetime dogru sallayarak "J'ACCUSE" diye feryat edince kongre salonu acilen zamanin yonetimini tartismali da olsa ibra etmemisti. Gerci bu kardesimiz simdi accuse ettigi yonetimin o zaman oturdugu yerde yer almis ve kulubun borclari da ikiye yada uce katlanmis ama olsun.
Bilmesi gereken bir sey var ise o da bizlerin de Mekteb-i Sultani siralarinda dirsek curuttugumuz ve ne gariptirki fransizca ogrenirken aklimizda kalan yazar Honore de Balzac eseri "Les Illusions Perdues*". Kendisi ile bizim Zola ile Balzac'in arasindaki fark onemli...
Ben yine de parmagimi o sekilde kullanmayi dusunmuyorum. Bellimi olur belki bir sonraki yonetime de ben giriverir ve borcu yine katlarim.
Evet dusunup dusunup kongre konusmamin iki versionlu olmasina karar vermisken bir kac gun once kulup yonetiminden ve baskan tarafindan imzalanmis bir mektup aliverince is yine baska bir yon aldi. Oyle ya bir sure once sayin baskanimiz Mali Kongrede "catlak ses cikacagini sanmadigini" soylemis olsa da acaba niye bu aciklama mektubunu uyelere yollama ihtiyacini duymustu?
Burada sayin baskanima ve mektepten sevgili agabeyime bir mesajim var. (parmagimi sallamadan) :
Sayin baskanim sevgili agabeyim bu camia eger Mekteb-i Sultani mense'li ise ve biz iddia ettigimiz mentalitede isek sizin tabirinizle "catlak ses" cikacaktir. Cunku biz eger biz isek, dusuncelerimizi ve gordugumuz yanlislari soylemekten asla ve asla cekinmeyiz. Bunu 21. asirda uyesi oldugunuz kulubun 20. asirda uyesi olmus bir mensubu olarak ve size kulup ici eskiliginde bir asir! fark atmis bir Galatasaray'li olarak soyluyorum.
ARTHUR SCHOPENHAUER : "ASKIN METAFIZIGI"
Gelelim bir kac gun once gelen bilgilendirme mektubuna. Bir kac kez okudum ve gordugum su: Kulubu kurumsallastirma yolunda her ay kamyon yuku ile maas alan calisma arkadaslariniz once ARTHUR SCHOPENHAUER stili ile "Askin Metafizigi"nden girmisler, daha sonra sira rakkamlara gelince devreye ALBERT EINSTEIN'in "Izafiyet Teorisi" sokuvermisler...
- Musaade ederseniz izah edeyim: Mektubun basinda dedikodulardan, enkaz edebiyatindan ve dogrulari hakkeden camiamizi bilgilendirmekten bahsediyor yani "camiayi" dans le sens du poil oksuyor, sonra da Futbol Akademisi, cilekleri satin almaktansa yetistirmekten vs.. vs.. bahsediyorsunuz. Sasirmaktan ote agzim acik kaldi ve 2002 de kulube verdigim proje aklima geldi. Hersey hazirlanmis Afrika, Guney Amerika ve Avrupa'da anlasmali kulupler bulunmus, anlasmalar yapilmis, etrafli bir dosya halinde kulube sunulmustu. Daha sonra yonetimdeki bir kardesim "agabey sen o dosyaya bakildigini mi saniyorsun" deyince de bu kulupte bu tur ileriye donuk akilci projelere yer olmadigini anlayivermistim. Boyle bir projeniz oldugunu ogrenince sasirmamin nedeni iste bu. Eger samimi iseniz ve bu yine gostermelik degil de gercekten hayata geciriliyorsa raflariniza, arsivlerinize bir goz atmaniz ya da yillardir bana herkesin ne oldu ya su projen diye takilmasini duymus olmaniz yeterliydi ve ben bir telefonluk mesafedeydim. Dolayisiyla sayin CEO'lar ve sayin danismanlar destegi ile bunca zaman ugrasmaniza gerek yoktu...
- Ha amac yukarida da soyledigim gibi dans le sens du poil "askin metafizigi" ise o baska;-)
ALBERT EINSTEIN : "IZAFIYET TEORISI"
- Gelelim daha sonra bahsettiginiz futbolcu portfoyumuze...Diger kalemlere deginmiyorum zira konunun "ustad"lari zaten takir takir rakkamlar vererek bizleri bilgilendiriyorlar. Malum herkes bilanco okumayi bilmeye mecbur degil. Bense kendi istigal mevzuum olan futbolcu portfoyunun 165 milyon dolar olarak belirtilmesini biraz inceledim. Malum, merakli oldugum icin bazi sitelere girip cikip UEFA nin bilgilerine ulastim ve ortaya cikan manzara, benim gerek toplantilarda, gerek bu kursuden, gerekse kendi blogumda defalarca dile getirdigim Transfer Politikasi olmayan Galatasaray tezime aynen uymakta. Hic detaylara girmeyecegim. Rakkamlar yalan soylemez ve bu izafi bir bilim degildir. Sadece matematik verilerdir ve ben degil tum uzman kaynaklar ayni seyi soyler: Kadromuzdan isim vermeden (malimizi tu kaka etmemek icin) bir futbolcu seciyorum ve bicilen degere bakiyorum. 10.000.000.-Euro? Adi gecen futbolcuyu sizin onbinlerce euro maasli ve bu isi en cok bildigini iddia eden transferden sorumlu danismaniniz dahi bu fiyata satamaz.
- SA TA MAZ . Isim bende mahfuz burada yazili (F.MELO) ama telaffuz etmiyorum. Isteyen istedigi zaman benimle bu konuyu tartisir. Yanilirsam sapka cikartirim ama bu gune kadar bu konularda yanilmadigimi da belirteyim. Dolayisiyla kulubumuzun futbolcu portfoy degeri sizin deklare ettiginiz olcekte degil. Kadrodaki diger transferlere, buyuk tantanalarla gelecegin yildizi diye milyonlarca eurolari sactiginiz isimlere hic girmiyorum. Sadece bir kez daha UEFA verilerine girip Turkiye'deki durumu sizlerle paylasmak istiyorum. Kadromuz ulkenin en pahali ve en degerli!!! kadrosu olarak (en azindan kagit uzerinde) gozukuyor. Bize 13 puan fark atip lider pozisyonundaki ezeli rakibimizin kadro degeri bize gore 10% daha dusuk, kadro degeri bize gore cok daha kisitli ve deger olarakta 50% daha az olan diger ezeli rakibimiz de bizimle basabas mucadelede. Yorumu sayin Genel Kurul uyelerimize birakiyorum. Ya digerleri bu isi rentabilite olarak bizden daha iyi yapiyor, ya da biz bu isi bilmiyoruz. Evet iddiali bir soz ama biz bu isi bilseydik bu durum 15 yildir suregelmezdi. O halde neymis? Matematiksel veriler uzerine konusunca Einstein'in "izafiyet teorisi" kilikli mektuplar pek te ise yaramiyormus.
SATMAYACAGIM DEYIP SATMAK ALMAYACAGIM DEYIP ALMAK
Kisacasi eski tas eski hamam. Soylemeye dilim varmiyor ama gidisatimizin pek te iyi olmadigi ortada. Simdi yine hazirladigim konusmaya/konusmalara donerek bir Emile Zola'li "J'accuse" lu olani; bir de Lafontaine'den masallar niteliginde olani var.
Ben nedenlerini daha once acikladigim icin birinciyi degil Lafontaine'den masallari seciyorum ve anlatiyorum:
Bir gun karga gagasinda peynir parcasi ile asirlik bir cinarin alt dallarindan birine konmus. Tam o sirada ormanin icinden tin tin tin "tavsan kardes" cikagelmis ve: Karga kardes, birazdan tilki agabeyimiz gelecek, ben onun danismaniyim, kendisi cok zengin, bak uzerinde tunedigin agacin dallari kirik, yapraklari dusmus, harap bir halde. O gelip herseyi duzeltecek. Hatta sonbaharda yere dusen yapraklari bile yerine takacak. Yeterki sana bu ormanin krali olmak istediginde olumlu cevap ver.
Not: Karga dilinde "gak" evet; "guk" hayir demektir.
Ben yuksek musaadelerinizle hikayeye burada son veriyor ve devamini hayal gucunuze birakiyorum.
Zira artik gak'ta deseniz, guk'ta deseniz bir sey degismeyecek.
Saygilarimla efendim
8988 Tunc Uner
* Honore de Balzac dans son livre intitule"Les Illusions Perdues" raconte une histoire d'echec pleine de verite concernant un provencial epris de gloire.
Il sera si fier de son oeuvre qu'il dira:"Saluez-moi je suis tout bonnement en train de devenir un genie"CA VOUS RAPPELLE QUELQU'UN???
Alors que dans ce meme livre il ecrit: Dans ce monde ou les petites choses deviennent grandes, un geste, un mot, perdent un debutant! Le principal merite des belles manieres et du ton de la haute compagnie est d'offrir un ensemble harmonieux ou tout est si bien fondu que rien ne choque!
CA VOUS RAPPELLE QUELQUE CHOSE???
jeudi 3 avril 2014
jeudi 20 mars 2014
GALATASARAY DE L'ECOLE AU TERRAINS
Selon ce que raconte Evliya Celebi (voyageur et historien ottoman de l'epoque), le Sultan Beyazit (Bajazet) II, un jour d'hiver ou il etait a la chasse sur les collines de Galata, apercut, dans un grand jardin parfaitement entretenu, une cabane delabree. Le proprietaire de cette masure, du nom de Gul Baba (pere rose), lui ayant fait l'honneur de son jardin, le sultan voulut le recompenser et, sur le desir exprime par celui-ci, fit edifier a cet endroit une ecole et un hospice.
La legende veut donc que l'ecole ait ete fondee suite a ce voeu, soit! Toutefois, noussavons que le Sultan Fatih (Mehmet le conquerant) - celui qui prit Istanbul aux Byzantins - dans le but de fonder un etat durable dans cette ville ou la culture antique etait encore si presente apres un millier d'annees d'Empire Byzantin - etudiait les cultures antiques et lisait les ouvrages classiques qu'il faisait traduire abondamment. Parmi ceux-ci une oeuvre avait une place de choix: "La Republique" de Platon, qui assigne aux seuls philosophes la tache de gouverner la Cite d'Or, dans ces annees pendant lesquelles montait le pouvoir des Ottomans, comment eduquer les philosophes qui gouverneraient l'etat?
Il existait bien une ecole du Palais, mais encore fallait-il que les jeunes gens qui y seraient admis aient deja recu ailleurs une education elementaire. C'est dans cet esprit que Beyazit II realisera l'ideal de son pere, Mehmet le Conquerant, en creant l'Ecole de Galatasaray (l'ecole du Palais de Galata), qui apportera une contribution essencielle au systeme educatif de Palais.
La premiere institution educative de Galatasaray, connue sous le nom d'*Ecole Imperiale de Galata Sarayi* avait pour mission d'instruire et de former les cadres destines a l'administration du Palais. A cette epoque l'ecole du Palais etait un vaste complexe edifie dans les jardins du Palais et comprenant les differentes composantes necessaires a la vie quotidienne des sultans Ottomans: unites d'enseignement, bibliotheques, salla de tresor etc...
Les personnes attachees a cette ecole, suffisamment instruites dans les divers domaines pour enseigner aux personnages importants de l'administration ottomane, au premier desquels le Sultan lui-meme, recurent leur formation de 1481 a 1715, a l'ecole Imperiale de Galata Sarayi.
En 1675, a la suite d'une sedition, les plus doues parmis les jeunes gens de l'ecole furent envoyes au Palais (icoglan) et les autres furent distribues dans differentes unites de cavalerie. L'ecole resta fermee pendant dix ans. Reouverte apres cette periode, elle se chargea a nouveau de l'education des jeunes gens destines au Palais.
Apres 1820, l'etablissement fut transforme en ecole de medecine et en quartier militaire.
Dans les decennies suivantes, acroissant son role, l'ecole devint le symbole des reformes du Tanzimat "Tanzimat ("réorganisation" en turc osmanli) furent une ère de réformes dans l
a l'occidentalisation recherchee par l'Empire Ottoman. En effetle besoin se faisait sentir d'un etablissement ou accueillir les programmes d'education traditionnelle, afin de former les cadres qui mettraient en pratique les reformes dans les domaines juridique, politique et social. Dans ce but le 1er Septembre 1868 au cours d'une ceremonie a la quelle participait le Sultan Abdulaziz lui-meme, le vieil etablissement reprenait vie sous le nom de Lycee Imperial Ottoman (MEKTEBI SULTANI). Grace aux efforts deployes par Cemil Pacha, alors ambassadeur a Paris, et Fuad Pacha, ministre des affaires etrangeres, l'etablissement dispensait un enseignement equivalent, pour les contenus et la qualite, a celui des lycees francais. A cote des eleves musulmans, prenaient place egalement des eleves catholiques, orthodoxes et juifs. Les eleves pouvaient integrer l'ecole de 9 a 12 ans selon leur niveau de langue en francais ou en turc et etaient diriges vers les classes preparatoires.
En 1908, sous l'impulsion de Tevfik Fikret, alors directeur, la duree de chacun des cycles d'enseignement: primaire, college, lycee est portee a trois ans, soit un cycle complet de 9 ans. Par ailleurs, des cours optionnels de persan, arabe, italien, latin, grec, armenien et allemand sont institues, a cote des lecons de piano et de violon.
A partir de 1924, l'etablissement dorenavant appele "Lycee de Galatasaray" dispense un enseignement en accord avec les pricipes de la Republique. L'obligation de parker francais pendant les recreations est levee, et les cours de culture generale sont donnes en turc.
En 1967 les premieres filles sont acceptees dans le lycee et recoivent les cours a Ortakoy. dans les batiments de Feriye Saraylari (les Palais de Feriye, anciennement ecole primaire situee au bord du Bosphore) alloues a Galatasaray par Ataturk au debut des annees trente.
En 1968 a l'occasion des ceremonies marquant le centieme anniversaire de la fondation du Lycee Imperial, Charles de Gaulle, alors president de la republique Francaise, visite le lycee.
En 1975 l'etablissement entre dans la categorie des lycees dits "anatoliens" avec un cycle complet d'enseignement de 8 ans.
Enfin, le 14 Avril 1992, par le protocole signe entre Francois Mitterand, president de la Republique Francaise, et Turgut Ozal, huitieme president de la Republique de Turquie, prend naissance l'Etablissement d'Enseignement Integre de Galatasaray (E.E.I.G en turc G.E.O.K) qui reunit l'ecole primaire, le lycee et l'universite.
Comme on peut le constater Galatasaray fut toujours une ecole phareet le noyau des reformistes du pays ainsi que la maison de toutes les nouveautes venant de l'occident. En un mot Galatasaray est la fenetre ouverte a l'ouest de la Turquie. Il etait normal donc que les premiers travaux sur le sport aient ete entrepris dans cette ecole aussi.
Monsieur Curel, alors professeur a l'ecole, instaure les cours de gymnastique. Entrainant ses eleves a l'aide d'appareils modernes, monsieur Curel organise une fete en leur honneur a Kagithane (quatier a la mode au bord de la Corne d'Or, lieu de villegiature de l'epoque) et leur offre un "Riz pilaf a l'Agneau" ce qui va devenir une tradition suivi par tous les membres de la communaute chaque annee le premier dimanche du mois de juin. Ou qu'ils soient les membres anciens et nouveaux font tout leur possible pour participer a ce "Pilav" qui les reunit et leur permet de revivre chaque annee les souvenirs d'une enfance heureuse et privilegiee.
Pendant ce temps le sport se developpe dans l'enseinte de l'ecole et se diversifie. Hockey, tennis etc..sous la direction des professeurs francais ayant pris la suite de Monsieur Curel: M. Moiroux, M. S.Mortinetti, M. S. Stangali.
En 1901 deux anglais vivant a Istanbul, James Lafontaine et Horace Armitage, ont cree une equipe de football constituee de joueurs grecs et anglais. Suite a un desaccord entre eux, les anglais decident de fonder le club de Moda en 1903 pour exercer leur sport favori. En 1904, ces deux clubs forment la Ligue d'Istanbul avec les clubs de Strugglers, Imogen et Elpis et organisent un championnat (Union Club) sur les lieux (appele a l'epoque Papazin Cayiri: Le Pre du Curee) de l'actuel stade de Fenerbahce, "Sukru Saracoglu".
Suivant ces evenements sportifs organises par les etrangers et attirant un nombre considerable de passionnes, les eleves de Galatasaray ne tardent de decider d'y participer. Leur but est avant tout de constituer leur propre club et equipe, apprendre les regles de ce sport qu'ils adorent et rencontrer enfin ces etrangers qui les regardent de "haut"! Un des leleves prendra le devant et le 1er Octobre 1905 dans une classe de 5eme, pendant les cours de M. Mehmet Ata, professeur de litterature, realise leur reve. Apres avoir hesite sur le nom a lui attribuer, ils renoncent a la Gloria (victoire) et a l'Audace, et appellent tout naturellement leur nouveau club : GALATASARAY. Cette decision a ete inspiree par les supporters qui les ont appeles "les seigneurs du Palais de Galata" (Galata Sarayi efendileri) apres leur premier match contre les grecs (qu'ils gagnent). Ils choisissent d'abord les couleurs nationales, le rouge et le blanc. Mais ils changent craignant la paranoia des dirigeants de l'epoque qui voyaient des complots politiques partout et suite a un hasard ou ils decouvrent les couleurs actuelles leur rappelant les couleurs du feu: un rouge assez fonce s'approchant du bordeaux et un jaune orange. Ainsi prend feu une passion qui animera les foules depuis maintenant plus d'un siecle.
Ce feu n'est d'ailleurs pas sans antecedant.
C 'EST BYZANCE (Pour mieux comprendre le present il faut connaitre le passe)
A l'epoque de Byzance, le sport favori des habitants etait les course de chars. L'Empire Byzantin perpetue nombre de traditions romaines, au premier rang desquelles, les courses de chars. La ville etait divisee en plusieurs factions: le club des VERTS (prasina), des BLEUS (veneta), des ROUGES (russata) et des BLANCS (albata). D'autres ecuries tenterent leur chance, mais resterent largement en retrait par rapport aux quatre grandes. Ces factions etaient a l'origine des groupes de supporters (fautores) des differents equipages qui s'affrontaient dans ces courses. Ces groupes etaient extremement populaires; ils prirent une couleur politique pour finir par devenir de veritables partis. Les BLEUS etaient principalement des riches artisants et commercants et formes des locaux (bourgeoisie locale), tandis que les VERTS, plutot greco-romains et issus des familles patriciennes, representaient l'aristocratie, quant aux ROUGES, c'etaient tout simplement les basses couches de la population. Chacune des factions avait sa tribune dans l'Hippodrome: les BLEUS a gauche de l'Empereur, les VERTS a droite, les ROUGES en face...
Au fil du temps, les factions s'organisent et se dotent meme d'une organisation militaire, elles deviennent ainsi de veritables milices qui n'hesitent pas a s'opposer physiquement. Cette exacerbation des tensions entre factions fut a l'origine de plusieurs revoltes.Ces equipes s'affrontaient dans l'hippodrome de la ville edifiee entre 203 et 223 (Ap.J) et qui pouvait contenir jusqu'a 100.000 spectateurs apres son agrandissement en 330.
Ces courses declanchent une passion toute romaine, provoquant meme des drames que Rome avait su eviter. Ce n'est pas le cas de Byzance: le Massacre de Nika, entrainera le deces de 80.000 supporters... Le 13 Janvier 532, emeute a Byzance apres l'annulation des courses du jour a l'Hippodrome. Les supporters des deux ecuries traditionnellement rivales (Verts et Bleus; Borgeoisie et Aristocratie) manifesterent en effet unanimement leur hostilite envers l'Empereur Justinien (ca vous rappelle quelque chose)? des son arrive en tribune. Ce mouvement d'humeur etait en fait teleguide par des raisons politiques. Les supporters mirent la ville a sac pendant cinq jours tansi que l'empereur preparait sa fuite. Justinien renoncera finalement a fuir (grace a l'Imperatrice Theodora qui l'empechera) et ordonnera le massacre des mecontents; 40.000 morts, dont plus de 35.000 Verts et plusieurs milliers de Bleus. Cette tragedie est connue sous le nom de "sedition Nika" en raison du cri "Nika! Nika!" (Victoire! Victoire!) que scandaient les supporters. La faction des Verts est aneantie, mais se formera de nouveau bien vite.
ALORS QUE SE PASSE-T-IL AUJOURD'HUI?
Apres ce court passage au temps de Byzance, revenons a ce qui se passe aujourd'hui.
La ville d'Istanbul, megapole de 15 millions d'habitants, est divisee en trois factions comme au bon vieux temps! Les bleus (et jaune canarie) de FENERBAHCE (cote asiatique de la ville et compose de riches commercants bourgeois), les Rouges (et jaune orange) de GALATASARAY (cote europeen de la ville et compose d'intellectuels aristocrates) et les Blancs (et noirs) de BESIKTAS representant le peuple ordinaire....Etrange coincidence me direz-vous?
Etrange coincidence aussi l'organisation quasi militaire et en milice des supporters qui eux-aussi n'hesitent pas a s'affronter physiquement avant et apres les rencontres...Surtotu des deux factions traditionnellement rivales: les "Bleus" de Fenerbahce et les "Rouges" de Galatasaray.
Esperons que cela ne se termine pas de la meme facon et que les coincidences restent la...Bien que tres souvent, comme chacun le sait, l'histoire ne se fait que repeter.
L'HISTOIRE RECENTE NON-DIT (!) DE GALATASARAY
Apres des decennies pleines de gloires et de reussites nationale, Galatasaray decide enfin de moderniser ses structures en donnant plus d'importance a ses jeunes du cru. En 1970 les responsables de l'epoque (Selahattin Beyazit et Ali Uras tous deux presidents successifs) engagent les reformes, trouvent avec l'aide de Ralph Rampsey, un Anglais inconnu au bataillon mais tres efficace: Mr Brian Birch qui apporteras avec lui dans ses bagages une nouveaute tout aussi anglaise que lui: La Condition Physique. Galatasaray sera champion en ecrasant ses adversaires trois annees de suite: On aura en meme temps reveille ces memes adversaires, qui eux aussi comprennent l'importance du travail hors
des terrains et la condition physique.
La clairvoyance des dirigeants va permettre d'assainir les finances et l'activite va renflouer les caisses du club qui passe ainsi de l'artisanat a l'industrie.
Il n'y a aucune structure dans le pays. Ni a Galatasaray, ni a Fenerbahce, ni a Besiktas. Les plus "grands" clubs du pays sont depourvus d'infrastructure. Galatasaray sera encore pionnier dans ce domaine. En prenant les devants et un enorme risque (sans gagner aucun championnat en 14 ans) Galatasaray sera le premier club du pays a avoir un terrain gazonne et des structures dignes de ce nom. Le club s'efforcera a former des jeunes et s'appliquera a les employer coute que coute. Apres une longue attente et quelque renforcement de joueurs de qualite venant de l'etranger, le club remportera cinq annees de suite le Championnat et ira plusieurs fois en quarts et demi-finales dans les championnats europeens.
En l'an 2000 il atteindra le sommet en devenant le premier club turc a remporter une coupe europeenne face a Arsenal. La coupe de l'UEFA viendra en Turquie cette annee la.
Dans l'euphorie, les dririgeants de l'epoque, enivres par cette reussite inattendue, oublieront completement le cote "finances" et negligeront de monnayer cette reussite.
Par la suite, les transferts couteux et sans fondements et les salaires faramineux vont ruiner le club. La gestion des dernieres equipes dirigeantes, va empirer cette situation en s'endettant encore pluset en ignorant totalement la "Gestion du Capital Joueurs" qui pourtant est concidere comme la moelle epiniaire de la gestionm d'un club de football.
Les dernieres annees seront presque fatales au club. Un nombre incalculable de joueurs transferes sans aucune recherche serieuse et 95% d'entre-eux renvoyes "illico-presto" sans en tirer un quelconque benefice, ni sportif, ni financier, pour en transferer d'autres dans le meme esprit!
Cela ne pardonne pas dans le "Football Business" de notre epoque.
Le football devenu une industrie a part entiere, a ses propres regles et etre un important et riche homme d'affaire ne suffit plus pour diriger un grand club dit "europeen".
Resultat des courses, sans mauvais jeu de mots, pres de 500 millions de dollars de dette et un club qui n'arrive plus a payer ses fournisseurs et joueurs. Plusieurs d'entre eux vont quitter sans aucune indenmnite le club, et ne tirant aucune lecon de totu ca, les dririgeants vont continuer leur politique de gestion "populiste" et iront vers une catastrophe annoncee.
La seule et unique marque de la Turquie, connue jusqu'alors mondialement ne peut fructifier son image et se retrouve dans une situation completement bloquee pour en tirer un quelconque benefice.
L'avenir du club est sous hypotheque et il n'y a malheureusement aucune issue.
Galatasaray, le club des extremes, ne peut compter que sur sa propre dynamique et reste, encore et toujours, le club le plus connu du pays avec un enorme potentiel a exploiter. Les membre atterres, ne peuvent qu'esperer et attendre qu'il soit decide enfin d'activer ses propres dynamiques car l'ecole d'ou vient ce club represente une reserve de cervaux inepuisable.
Encore faut-il qu'il en soient conscients!.....
dimanche 9 mars 2014
jeudi 13 février 2014
mardi 11 février 2014
FAUT-IL S'INQUIETER POUR L'AVENIR DU FOOTBAL?
Comment le football est mis en danger par ces propres responsables!
Voici un reportage d'Arte qui met de la poudre dans le football mondial.
En ce qui concerne la Turquie la Federation Turque de Football est occupee tres tres occupee par l'etouffement des matches triques.
Quand aux journalistes sportifs, eux par contre sont tres contents car il y a matiere a commerer. Il n'y a n'a pas un seul qui cherche et essaie d'informer les fans addicts du football.
Dure dure d'etre au courant de ce qui se passe dans ces conditions.
https-::www.youtube.com:watch?v=oS422bJ5wcA
Inscription à :
Articles (Atom)