Ey benim balik hafizali futbol tutkunu taraftarim. Aslinda biraz dusunsen Turkiye'de futbolun neden duzelmeyecegini ve anli sanli kuluplerimizin neden asla dunya kulubu olamayacaklarini anlayacaksin, anlayacaksinda dusunmeye vaktin yok!
Olaylar oylesine hizli gelisiyor ve sen oylesine guzel "gaz" a getiriliyorsunki, ofken olmasi gereken yone degil, sana gosterilen hedeflere yoneliyor.
Oysa su gectigimiz gunlerde futbol adina Turk televizyonlarinda ve spor basininda oyle abukluklar sergilendiki gulmemek elde degil.
Nelermi? Buyrun bazi ornekler asagida:
Bir TV kanalimizin naklen verdigi VALANCIA - PSG macinda durum 0 -1 PSG lehine iken Valencia forveti topu kapinca anli sanli Tv futbol-spikerinin yorumu: Savunma (PSG) dengesiz yakalandi.
Benim izlenimime gore PSG savunmasi geride ip gibi dizilmis bir 4 lu ve onun onunde 3 lu bir defansif orta saha gayet guzel baski uygulamakta. O hucum bir sonuc vermedi tabii ve dizilisi mukemmel PSG topu bir kac pasta rakip sahaya tasiyarak takribi 1 dk sonra 2. golu ativerdi.
Belkide yillardir futbol anlatan anli sanli spiker (Umit Aktan kardesimin kulaklari cinlasin) bize tam tersini anlatirken PSG maci alip gitti. Yani o spikeriz diyor biz keriziz...
Avrupa kupasi maclarini tv lerden seyrederken arada bir zaplamayi cok severim. Zira iki mac arasindaki farklilik ve takimlarin futbol anlayislari ulkelere gore oyle degiskenlik gosterirki bir fanatik gozu ile sadece kendi takimini seyrederken bunun farkina varmaniz pek mumkun degildir.
Ben kendi takimim Schalke karsisinda vatan millet Sakarya saldirirken gozum kararmis ve kendimden gecmissem ve kacan firsatlara ana avrat sover, karsi takim saldirirken parmaklarimi capraz hale getirip buyu yaparken futbolun nerede ne kadar oynandiginin farkinda bile degilimdir. Olabilmek icinde zaplarim iste!
(Gerci Teknik Direktorum de rakip teknik direktore sovmekte ama olsun alistik artik buna)
Gordugum kadariyla Real Madrid, Bayern Munich veya AC Milan, her ne kadar biz aksini iddia etsekte ayni oyunu oynamiyorlar. Evet adi futbol ama bizim oynadigimiz sey, onlarin sahada gosterdikleriyle pek uyusmadigi icin ayni oyun olamaz diye dusunuyorum.
TV seyrederken arkadaslarimla takilmayi cok severim. Cunku seyir esnasinda muhtesem espriler dokulur ortaya. Bunlardan biri de gecenlerde bu maclari seyrederken bizi kirdi gecirdi.
Bizim Alman takimi karsisinda oynadigimiz oyun ile Avrupa devlerinin maclari arasindaki oyunun farki bundan guzel tasvir edilemezdi:
Adamlar senfonik orkestra ahenginde oynuyor abiler, su anda bizim staddaki konserde Mendelssohn - Sulukule ekibine karsi, obur mac ise Debussy ile Rodrigo arasinda lafi, durumu ozetleyecek en guzel lafti...
Haa Sulukule zevk vermezmi verir, ama sadece bize ve fazlasi biraz can sikici olabilir. Ama Rodrigo'nun gitar concertosu neredeyse bir asirdir dinleniyor ve ben dinlerken sikilani pek gormedim!
Saka bir tarafa durum gercekten cok vahim. Kendi kulubunu mali acidan batirmis ve ibra bile edilememis ayrica UEFA'ya yalan beyanda bulunup 1 yil kupalardan ihracina sebep olmus bir TFF baskanimiz var ve biz futbolumuzu bu beyin kurtaracagini saniyoruz. O ise kendini inkar etmeyip birilerini kurtardi ama futbolumuzu degil!..
Sike olaylari ayyuka cikmis ve hukuken tescillenmisken evet sike var ama yapani bulamadak gibilerden bir gerekce ile kimsenin bu ise bulasmamasini saglayan bu bey ne acidirki yurt disinda alay konusu.
Neler soylenip yazildigini az bir arastirma ile bulmak mumkun. Ve tabiiki bu is burada bitmedi. UEFA ve FIFA alesta beklemekte ve er gec hesabi kesecekler.
Times: 'Türkiye şike ateşinden kaçıyor'
08.03.2013 - 12:15
Ashling O'Connor Türkiye ziyaretinde Yusuf Reha Alp ve Erdem Egemen'in yanısıra, Trabzonsporlu taraftarların görüşlerini de aldı. İşte o yazının tercümesi...Geçtiğimiz ay İstanbul'a gelen The Times Londra yazarı Ashling O'Connor'ın Türkiye'deki şike skandalına dair haberi yayına girdi.
TÜRKİYE ŞİKE ATEŞİNDEN KAÇIYOR
İki kıtayı birbirine bağlayan İstanbul, sporun cazibe merkezlerinden biri. Didier Drogba, Wesley Sneijder ve Dirk Kuyt gibi oyuncular için son bir büyük gelir kaynağı olan şehir, spor liderlerinin hem Avrupa hem de Asya’daki takipçileri memnun edebileceği de bir yer aynı zamanda...
Eğer işler yolunda giderse, Türkiye’nin bu en büyük şehri, 2020 Olimpiyatlarına ve Avrupa Şampiyonası’na aynı yıl ev sahipliği yapabilir.
Fakat Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC), UEFA ve batılı politikacılar İstanbul üzerinde incelemeler yaparken, şehrin arka sokakları geçtiğimiz yıl yaşanan ve hiç var olmamış gibi davranılan şikenin izleriyle dolu.
Türkiye’nin en güçlü adamlarına yönelik polisin telefon kayıtları üzerinden yürüttüğü soruşturmayı takiben, ülkenin en saygın hâkimlerinden biri, bu kişiler hakkında şike, rüşvet, dolandırıcılık ve yasa dışı suç örgütü üyeliği suçlarından toplamda 42 yıldan fazla hapis cezasına hükmetti.
Yasa 11 saatte değiştirilerek şike için belirlenen azami hapis cezası 12 seneden 3 seneye düşürülmemiş olsaydı, cezalar çok daha büyük olabilirdi.
Mehmet Ekinci’nin 93 yönetici, futbolcu ve menajer hakkındaki hükmü arasında Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’a şikeden verilen 3 yıl 9 aylık ceza da bulunuyordu.
Davanın yalnızca 2010-2011 sezonunun ikinci yarısını kapsadığı düşünülürse, durum oldukça ürkütücü. Birinci ligde oynanan 17 maçın tam 13’ü manipüle edilmiş…
Bunların 7’si Fenerbahçe’nin oynadığı müsabakalarken, 6’sı da Fenerbahçe’nin en yakın rakipleri olan Trabzonspor ve Bursaspor’un rakiplerine yönelik “teşvik primini” içeriyor maç sonuçlarına başkanlar arası anlaşmaya dayalı bir yaklaşımla etki edilmiş.
Yasa dışı bahse dair herhangi bir kanıt yok ancak organize suç örgütü liderleriyle olan bağlantılar, telefon görüşmelerinde ve buluşmalarda, polisin gizli operasyonları sayesinde kayda alınmış. Almanya’daki Bochum davasına benzer şekilde burada da ilk operasyonların esasen şikeyi açığa çıkarmak gibi bir niyeti yoktu.
Her ne kadar kulüp yöneticilerinin aldığı ciddi cezaların uluslararası futbol dünyasına da şok dalgaları yayması beklenilse de olan biten Türkiye dışına neredeyse hiç çıkmadı.
Aksine, Fenerbahçe şimdilerde cezalarıyla ilgili üst mahkemenin kararını bekleyen ve hapisten kefaletle serbest bırakılan mahkum yöneticilerinin liderliğinde Avrupa Ligi’nde çeyrek finalin eşiğinde duruyor.
Sezonun son maçında gol averajı farkıyla şampiyonluktan olan Trabzonspor ise hala adalet bekliyor. Taraftar birliği Bordomavi.net’in kampanyaları ve Nyon’da UEFA merkezinin önünde yapılan protestolara karşın Trabzonspor hala sesini duyurmak için çabalıyor.
UEFA Türkiye’deki davayla ilgili en başta “sıfır tolerans” yaklaşımını gütmüş... Genel sekreter Gianni Infantino’nun olaydan bir ay sonra Ağustos 2011’de Türkiye Futbol Federasyonu’na gönderdiği mektupta şike için “hatırı sayılır oranda kanıt”tan söz ediliyor.
The Times olarak okuduğumuz mektupta, UEFA TFF’ye Fenerbahçe’nin 2011-2012 sezonunda Şampiyonlar Ligi’nden men edilmesini, aksi takdirde çok daha ağır cezalarla neticelenebilecek olan kendi soruşturmalarını başlatacağını söylüyor (Makedonya Kulübü FK Podeba 2009 yılında Avrupa turnuvalarından sekiz yıl men edilmişti).
Bunun üzerine Fenerbahçe’nin yerine lig ikincisi Trabzonspor şampiyonaya katıldı. Ancak iki yıldır devam eden sürede ve 11 Fenerbahçe görevlisinin mahkûm edilmesinin üzerinden altı aydan fazla süre geçmesine karşın UEFA hala gereğini yapmış değil. TFF ise yöneticilerin suçlarını ayrı tutarak kulüpleri aklamış durumda.
Geçtiğimiz ay Uluslararası Spor Hukuku Gazetesinde avukat Alara E. Yazicioglu şu ifadeleri kullanmıştı: “Suç örgütü lideri olduğu belirlenen bir kişinin futbol federasyonundan ceza almaması mantığa aykırıdır. Sonucu etkilendiği kanıtlanan 13 maçın iptal isteğinin reddi anlaşılmazdır.”
Trabzonspor taraftarları ise UEFA’nın da işin içinde olduğunu iddia ediyor. Ağustos Ayında UniCredit ve Koç Holding’in sahip olduğu Yapı Kredi Bankası Şampiyonlar Liginin resmi sponsoru oldu üç yıllık sponsorluk bedelinin yaklaşık 10 milyon Euro olduğu tahmin ediliyor.
Türkiye’nin en zengin ailelerinden birinin oğlu olan Yapı Kredi müdürü Ali Koç ise, herhangi bir kanuna aykırı eylemde bulunmamış olsa da şikeli sezonda Fenerbahçe kulübü başkan yardımcısıydı…
Taraftarlar gizli bir ittifakın olduğu iddiasında. “Üç maymun oyunu bu duyma, görme, konuşma” diyor Trabzonspor taraftarı avukat Erdem Egemen. “Açıkça konuştuğunuzda siyasilerin baskısına maruz kalıyorsunuz.” Interpol ve FIFA’nın geçtiğimiz ay İstanbul’da gerçekleştirdiği şike çalıştayına katılan Egemen, konuşmacılarının hiçbirinin bu konuya değinmediğini de not ediyor.
Europol’un 2008’den bu yana oynanan 680 maçta şike olduğuna dair gündeme bomba gibi düşen açıklaması da tesadüfen çalıştayla aynı güne denk gelmiş. Bu maçların 79’u Türkiye’den ve Türkiye bu konuda listenin başında yer alıyor…
“Interpol ve FIFA yetkililerinden, Fenerbahçe’nin davasıyla ilgili konuşmamalarının rica edildiği izlenimini edindim” diyor Egemen.
Konuyla ilgili birçok insan sessiz kalmayı tercih ediyor ya da buna zorlanıyor. Davanın başsavcısı Mehmet Berk The Times’a konuşmayı kabul etse de yüksek kurul tarafından engellendi. Aracılardan edindiğimiz bilgiye göre o sezon İstanbul BB takımının forveti olan ve Fenerbahçe’ye gol atmaması için kendisine 100.000 Dolar teklif edildiğini polis ifadesinde söyleyen İbrahim Akın da konuşmaya yanaşmadı.
Görüştüğümüz taraftarlar isimlerinin verilmesini istemedi. Devletin savunma sanayi ihaleleriyle servet kazanan inşaat mühendisi Yıldırım da röportaj tekliflerini reddetti.
Bizimle konuşmayı kabul edenlerden biri, üç futbolcu ve dört kulüp yöneticisini bir ile üç yıl arasında futboldan men eden TFF disiplin komitesi üyelerinden olan Yusuf Reha Alp’ti.
Fakat Alp, kişilerin eylemleriyle kulüplerin birbirinden ayrılmasına yönelik TFF’nin kural değişikliğinden sonra Ağustos ayında görevinden istifa etti.
Bu değişiklik, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve Fenerbahçe taraftarı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen yıl Mart ayında İstanbul’da gerçekleşen UEFA Kongresi’nde yaptığı konuşmadan sonra gerçekleşti. Erdoğan, kulüpleri cezalandırmak milyonlarca masum taraftarı da cezalandırmak olur demişti.
Erdoğan’la yaptığı toplantının ardından UEFA Başkanı Michel Platini de bu prensibe katıldığını ifade etmişti. 2010-2011 şampiyonu sıfatıyla 64.1 milyon Türk Lirası elde eden Fenerbahçe hiçbir yaptırıma uğramadı…
“Kulüplerin olanlardan sorumlu tutulamayacağını söylüyorlar. Bu kesinlikle doğru değil” diyor Alp. “Öyle ya da böyle, cezalandırılmaları gerekiyordu. Birçok seçenek var. Kupalarını geri almak bunlardan biri.” Yusuf Reha Alp, UEFA’nın şikeden cezalandırılan kulüplerin puanlarının silinmesi ya da şampiyonluğunun tescilinin bozulmasını belirten yasasını uygulaması gerektiğini ifade ediyor.
Son karar beklenedursun, eleştirmenler Türkiye’nin gösterişli etkinliklere ev sahipliği yapması yerine, spor dünyasında geri plana atılması gerektiğini düşünüyor.
“Olimpiyat Oyunlarını ya da Euro 2020’yi istiyorsanız, en azından adil oyun ilkelerine itaat etmelisiniz” diyor Egemen.
“Birçok taraftar kupa elde ettikleri müddetçe bunu umursamıyor ama siyasiler umursamalı, Türkiye Futbol Federasyonu umursamalı… Futbolun özü şudur eğer ahlaki değerleriniz yoksa, hiçbir şeyiniz yok demektir.”
UEFA kurallarını uygulayacağını belirtmişti, lakin disiplin incelemesi dava resmen görülmeye başlamadan çok önce karara bağlanmak üzereydi.
"Dava UEFA disiplin komitesinin önünde bekliyor hala. Disiplin sürecinin sonuçları ortaya çıkmadan önce kulübe herhangi bir yaptırım uygulamak uygun olmayacaktı.”
Esasen 1949 Avrupa güreş şampiyonaları için inşa edilen İstanbul kongre merkezinin karşısındaki restoranda çayımızı yudumlarken Alp şikeyle kirlenen oyuna olan aşklarını kaybeden Türk taraftarların adına konuşuyor:
“Futbolu, sonunda ne olacağını bilmemenin heyecanıyla izliyoruz” diyor Alp. “Ancak her şeyin bir kurgudan ibaret olduğunu anladığınızda, artık bu oyunu izlemenin bir anlamı kalmamış demektir.”
İstanbul’da şike kanıtlandı, ancak çok az şey değişti...
Evet iste bunlar konusulup yazilirken biz kendi aramizda "eglenmeye" devam ediyoruz. TFF futbolumuzu islah edip medeni ulkeler duzeyine cikartmak icin yurt disindan parali asker toplayarak bu isi hakkiyla yaptigini zannetmekte ve yurt icinden neden uluslararasi bir yetenek cikmadigini kimse sorgulamamakta.
Ayni soyun urunu olan bir Mesut Ozil neden Almanya'da yetisip Real Madrid'de ortaligi hallac pamugu gibi atabiliyorda Hakan Sukur gibi bir dev! hicbir kulupte dikis tutturamayip kos kos geri donuyor?
Neden genc milli takimlarimiz 17 yas civarina kadar her kupada finallere kadar cikiyorda daha sonraki yas guruplarinda nal topluyor? Nasil oluyorda Makedonya gibi bir futbol cucesi kalkip eski Avrupa sampiyonu Danimarka'yi 3 - 0 yenebiliyor?
Neden son yillarda bizim milliler hep cuvalliyor? Ne Avrupa Kupasina ne de Dunya Kupasina katilamamamizin nedeni ne?
Acaba TFF Baskani ve butun kadrosunu Makedonya'ya stajami yollasak? (Belki donmezlerde futbol bir rahat nefes alir)
Neden Fenerbahce'nin kovdugu LOW futbol dersleri vererek Alman Milli takimini ucuruyor?
Neden Besiktas'in kovdugu Del Bosque Ispanyol Milli Takimini dunya sampiyonu, Avrupa sampiyonu yapabiliyor?
Neden Galatasaray'in kovdugu Lucescu daha adi sani duyulmamis komur madencilerinin takimi Shakhtar Donetsk'e Avrupa Kupasini kazandirabiliyor?
Daha coook isim ve benzer olay sayabilirim ama caninizi sikmak istemiyorum.
Biz bir "cok bilmisler" ulkesiyiz ve herseyi herkesten daha iyi bildigimiz icindirki ders almaz veririz. Veririz de benim anlamadigim bizi kim dovuyor o zaman???
Futbolun "artist"lerine gelince daha bugun TV de seyrettigim anli sansli eski hakem, eski MHK baskani, eski milletvekili yani ne kadar eski etiket varsa uzerinde tasiyan bir takim adamlar ahkam keserek ve yarim yamalak bile bilmedikleri yabanci dilleri "katlederek" (yabanci dilden sozcuk kullanarak ekrandan bilge gozukecekler ya) ayyyynen sunlari soyluyorlar:
Yusuf Namoglu: hemojen (homogene demek istiyor)
Hasan Yener (Trabzonspor yonetecisi): perspertif (perspectif demek istiyor)
Bulent Yavuz: Istanbul cok buyuk bir sehir cok buyuk bir internat...(ne demek istiyor)?
Iste futbolumuzun yoneticileri gayet cidi ciddi boyle konusarak ilim ve irfan saciyorlar ortaliga ve millette bunlari dinliyor. Ya arkadaslar ulkede isler neden duzeltilemiyor ortada, sebep sizsiniz. Daha bilgi sahibi degilsiniz ama maasallah hepiniz belli bir fikre sahipsiniz.
Bunlarla konusan basin mesubu arkadas ise yabanci hakem, yabanci MHK baskani oneriyor. Vallahi agzimi birakip baska bir seyimle guluyorum. Yahu biz daha o hakemin adi belli olur olmaz cantamizi kapar hemen gorusmeye gideriz. (Bulent Tulun arkadasimin kulaklari cinlasin)
O MHK baskani eskimo bile olsa unu da yoldan cikartiriz. Bunun caresi bu komik fikirler degil siz yonetime talip olup "idarecilik" (idare-i maslahatguzar) yapan beylersiniz. Once kendinizi "adam" edip sonra ortaliga cikacaksiniz. Yoksa iste boyle ele gune rezil olur, Dunya 3.lugunden FIFA siralamasinda 41.lige duseriz. Benim korkum daha once de yazdigim gibi Turkiye ve Turk adalarinin bulusmasi ki bu gidisle o da olur. Yeterki Tup gazci baskan olarak kalsin. Evellallah bence basarir.
|
Velhasili kelam durumumuz vahim ve biz bunun farkinda bile degiliz. Varsin bu dunya batsin, TV lerimizde bazi kisiler yalan yanlis bilgilerle fikir beyan ederler, Hurrem Sultan ortunur, Polat olumlerden doner ve biz uyumaya devam ederiz. Dizilerimiz sagolsun, diziler yoksa tupcu baskanimiz var, yani eglence eksik degil...
Kalin saglicakla ve enseyi karatmayin, bunlar da gecer;-)
Tunc Uner
Mars 2013
Aucun commentaire:
Enregistrer un commentaire