Fottbrazileiro

Fottbrazileiro
Tout le monde joue au football au Bresil

vendredi 2 décembre 2011

HEM DERSINI BILMIYOR HEM DE SINIFIN EN SISMANI

Bundan bir sure once davet uzerine gittigim Maranhao/Brezilya'da spor bakani Johaquim Haickel ile gorusurken aklima takilan bir deyis bu.
Ben kimim? Neredeyim? Kimler bana akil danisiyor diye dusunurken GS SK nun "chronique" idarecilerinden olan ve bir zamanlar Kaka icin boyle isim olmaz abi bizi rezilmi edicen, Felipe davasi icinde "sen yanlis biliyorsun biz o davayi kazandik" diyen sonra da davayi gercekten kaybeden, hem "Kaka" dan olan hem de Felipe ile 3,5 milyon dolari kaka eden iyi niyetli ama biraz "saf" yonetici kardesim aklima geldi.
Nasil oluyorda Brezilya'da bir bakan (ustelikte spor bakani)  bana danisirken GS SK yonetimlerine giren cikan giden gelen bir "akil" idareci kardesim son secimler oncesi mektebin bahcesinde yanima gelerek elimi sikmis ve araya da "abi su projeni gerceklestiremedin gitti" lafini sikistirarak benimle "kafa" buldugunu sanabiliyordu?
Acaba arastirilip sorusturulmasi ve cevabinin bulunmasi gereken sorun bumuydu?
Dusundum...dusundum...bir cevap bulamadim.

Sonra da aklima bu soyleyis geldi:

Hem dersini bilmiyorsun hem de sinifin en sismanisin be kardes:-)

Oyle olmasa gide gele yonetimine girip "idare" ettiginiz kulup bu hale gelirmiydi?


(Foto: Sao Luiz/Brezilya CBF baskan yardimcisi Fernando Sarney GS formasi ile...)




Bizim kulubumuz her transfer doneminde olmayan paralari har vurup harman savunurken, 3 senede 8 antrenor degistirirken, Manchester United neredeyse yarim asirdir ayni teknik direktorle calisiyor, dunya capinda kulup oluyor, degeri milyar eurolarla olculuyor, Arsenal'de Arsen Wenger 1996 dan bu yana kulubu cekip ceviriyor, yilda 4 milyon euro ile scouting ve Afrika futbol okulu ve pilot takimlari ile "sistemini" oturtuyor, yetistirdigi coluk cocuk ile de hem Ingiltere'de hem de Avrupa'da soz sahibi oluyordu.
Bu arada GS SK, UEFA sampiyonlugunu unuttugu gibi kupalara bile katilamiyor ve dunya siralamasinda 256. siraya dusuyordu. Mali acidan ise alakullihal hak ile yeksan:-)))))))))

Bense 2003 ten bu yana Galatasaray'in yonetimlerinden gelen gecen "sisman" arkadaslara hala yillarca ugrasip ortaya cikarttigim cabalarimin sonucunu altin tepsi icinde kendilerine sunmama ragmen bir 15/20 dakikalarini alip izah edebilmekten yoksunum. Ustelikte Arsenal'in 4 milyon euro'ya yaptigini 1,5 milyon euro'ya malederek.



(Foto: Senegal futbol okulu gelecegin yildizlari)


Hepsi kabulum. Calistik, cabaladik, bir beklentimiz olmadigini da belirttik ama ne careki ilgilerini cekemedik.
Kabullenemedigim tek sey sinifin sismanlarinin hem canim kulubu dunya siralamasinda 256. siraya dusurmeleri, hem 2012/13 sezonunda devreye girecek UEFA Kriterlerinin demoklesin kilici gibi basimizda sallanmasindan asla rahatsiz gozukmemeleri, birde ustune ustluk sanki bizim kapimizin onu cok temizmis gibi ona buna bok atmaya kalkismalari...

Keske biraz daha "durust" olabilsek, cuvaldizi elimize almadan once igneyi kendimize batirabilsek...
Gulup gecmekten baska care yok gibi...

Ufukta ne ciddi bir proje, ne ciddi bir calisma, varsa yoksa mahalle kavgalari ve kim kimin ayagini kaydiracak oyunlari. Bir baska deyislede transferlerde kim daha etkili olacak!!! Kimin futbolcusu kulube alinacak!!!


(Foto: GS SK nce gorevli gidip kulubumuze "kazandiramadigim" ve 2 yil sonra Senegal sampiyonu olan La Linguere Saint Louis...)


Yani uzun lafin kisasi gorunen tek proje yine yeniden pahali transferler. Bekleyip gorecegiz. Nasil olsa Ocak ayi cok yakin...Ulu Tanridan hepimize sabirlar diliyorum..Yine, yeniden, bikmadan, usanmadan....

Ne diyeyim Ulu Tanri hepinize akil fikir versin bizlerede biraz daha sabir....

Tunc Uner Aralik 2011

Hem dersini bilmiyor, hemde sinifin en "sismani"

Yukaridaki Foto Maranhao spor bakani Johaquim Haickel ile




Foto Rio de Janeiro havaalani haziran 2011

Brazil/Rio de Janeiro/Copacabana/Senegal vs...











Sular yükselince, balıklar karıncaları yer... 
Sular çekilince de karıncalar balıkları yer... 
Kimse bugünkü üstünlüğüne güvenmemelidir.
Çünkü kimin kimi yiyeceğine "suyun akışı" karar verir.  

                                                       Kızılderili sözü

mercredi 30 novembre 2011

Galatasaray SK Bir ibret tablosu

Cani sikilanlara eglenmeleri icin guzel bir tablo cizelim once:

Son yillarda canimiz gibi sevdigimiz kulubumuz ne kadar ve kimleri transfer etmis? Hic merak ettinizmi?
Haydi ben sizi arastirma yapmaktan kurtarayim zira liste uzun sabriniz tukenebilir:

Asagidaki tablo de-crechendo olarak chronologique'tir:
 Gelenler:
1- Fatih Terim (yine yeniden)
2- Johan Elmander Bolton)
3- Selcuk Inan (Tranzon)
4- Ceyhun Gulselam (Trabzon)
5- Tomas Ufalusji (A.Madrid)
6- Felipe Melo (Juventus)
7- Fernando Muslera (Lazio)
8- E.Eboue (Arsenal)
9- Okan Derici (E.Frankfurt)
10- Engin Baytar (Trabzon)
11- Sercan Yildirim (Bursa)
12- A.Riera (A.Madrid)
13- Misimovic
14- Insua (Liverpool)
15- Ali Turan (Kayseri)
16- Musa (Altay)
17- Mehmet Batdal (Buca)
18- Serdar (Besiktas)
19- Caglar (Denizli)
20- Lorik Cana (Sunderland)
21- Pino (Monaco)
22- Leo Franco
23- A.Keita
24- Elano Blummer
25- Lucas Neil
26- Jo
27- Giovanni dos Santos
28- Gokhan Zan
29- Mustafa Sarp
30- Caner Erkin
31- Ufuk Ceylan
32- M. De Sanctis
33- Harry Kewell
34- Milan Baros
35- Fernando Meira
36- Ferdi Elams
37- Yaser Yildiz
38- Serkan Kurtulus
39- Alparslan Erdem
40- Cassio Lincoln
41- Tobias Linderoth
42- Shabani Nonda
43- A.Barusso
44- I.Bouzid
45- Servet Cetin
46- Hakan Balta
47- Serkan Calik
48- Baris Ozbek
49- Emre Gungor
50- Volkan Yildirim
51- Orkun Usak
52- J.Inamoto
53- M.Carrusca
54- Okan Buruk
55- Mehmet Topal
56- Tolga Seyhan
57- Marek Heinz
58- Sasha Ilic
59- Eric Gerets
60- Emre Asik
61- Yalcin Ayhan
62- Altan Aksoy
63- F.Conceicao
64- A.Saidou
65- S.Tomas
66- R.Kingston
67- F.Ribery
68- R.Song
69- H.Kabze
70- Fevzi Elmas
71- Hakan Yakin veeeeee ortaya karisik olarak:
Batista, Fleurquin, Cesar Prates, Felipe, S.Perez ve daha ismini sayamadigim niceleri. Florya'da 3 gece uyuyup 3,5 milyon dolar alip gidenlermi ararsiniz (Gabriel dos Santos) yoksa daha kendi ulkesinde lisansi futbolcu olmadan bize gelip oynayanlarmi (Mohamed Adama Sarr).....

TRANSFER GALATASARAY SK nun bir "hobbie"si, bir kanayan yarasi, bir kanseri olmus durumda:-)












Durmak yok yola devam prensibinden hareketle bir ikide haber sizlere:



Transfer Haberleri:
Galatasaray’ın Albert Riera Transferi Kesinleşti!
Galatasaray, 2010-2011 sezonunda Yunanistan Ligi takımlarından Olympiakos forması giyen İspanyol oyuncu Albert Riera ile dört yıllık sözleşme imzaladı.
Transfere ilişkin Kamuyu Aydınlatma Platformu’nu gönderilen açıklama şöyle:
“Olympiacos FC  oyuncularından Albert Riera ile 2011-2012 sezonundan başlamak ve son sezonu opsiyonlu olmak üzere 4 futbol sezonu için anlaşmaya varılmıştır. Buna göre oyuncunun kulübü Olympiacos FC’ye 3.000.000 EUR tutarında transfer ücreti ödenecektir. Oyuncuya ise 2011-2012 sezonu için 2.700.000 EUR, 2012-2013 sezonu için 2.900.000 EUR, 2013-2014 ve 2014-2015 sezonlarının herbiri için 3.000.000 EUR tutarında sabit transfer ücreti ve her sezon için 7.500 EUR maç başı ücreti ödenecektir.”
Juan Pablo Pino İçin Görüşmelere Başlandı
Galatasaray Sportif A.Ş., Kamuoyunu Aydınlatma Platformu’na (KAP) gönderdiği açıklamada profesyonel futbolcularımızdan Juan Pablo Pino Puello’nun kiralanması konusunda Nassr Saudi FC ile görüşmelere başladığını bildirdi.
Emmanuel Eboue Transferine ilişikin, Galatasaray Sportif AŞ tarafından Kamu Aydınlatma Platformu (KAP)’na gönderilen açıklama şu şekilde:
The Arsenal Football Club PLC (Arsenal FC) oyuncularından Emmanuel Eboue ile 2011-2012 sezonundan başlamak üzere 4 futbol sezonu için anlaşmaya varılmıştır. Buna göre oyuncunun kulübü Arsenal FC’ye 3.500.000 EUR tutarında transfer ücreti ödenecektir. Oyuncuya ise 2011-2012 ve 2012-2013 sezonlarının her biri için 2.500.000 EUR, 2013-2014 ve 2014-2015 sezonlarının her biri için 2.200.000 EUR sabit transfer ücreti ve her sezon için 10.000 EUR maç başı ücreti ödenecektir.
Galatasarayın Keita Transferinde Pürüz Çıktı!
Kulüpten yapılan açıklama şu şekilde: 17 Ağustos 2011 tarihinde geçici transferi için resmi görüşmelere başlamış olduğumuzu bildirdiğimiz  profesyonel futbolcu Abdel Kader Keita ve Kulübü All Sadd Football Club ile anlaşmaya varılamamış ve görüşmeler sonlandırılmıştır.
Galatasaray Rolando Bianchi’nin Peşinde!
Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim’in istediği forvet için yeni bir iddia da İtalya’dan geldi. Tuttosport gazetesi, Galatasaray’ın Torinolu golcü Rolando Bianchi’yi transfer etmek istediğini yazdı.


Bunu neden yaziyorum? Belki kulupten kimlere ne paralar odeniyor, hangi futbolcular ne kistaslarla secilerek aliniyor? Kimlere ne odeniyor? bir fikriniz olussun diye...


Cimbom Transfer Rekortmeni!

Galatasaray, yeni sezon için önemli hamleler yaparken, ciddi bir mali yükümlülüğün de altına girdi.




Haber Kaynağı: Haber Türk
06 Eylül 2011 Salı 15:03
Cimbom Transfer Rekortmeni!

Yıldız futbolcusu ve takım kaptanı Arda Turan'ı İspanyol ekibi Atletico Madrid'e 12 milyon avro bonservis bedeliyle satan sarı-kırmızılı kulüp, 1. transfer dönemi sona ererken, teknik direktör Fatih Terim ve 12 oyuncuyla yaptığı sözleşmelerde, maç başı ücretleri hariç 92 milyon avro ödeme taahhüdünde bulundu.

Sarı-kırmızılı ekip, teknik direktör Fatih Terim'le yıllığı 2 milyon avrodan 3 yıllık anlaşırken, görev süresinin sonuna kadar kalması durumunda başarılı teknik adama 6 milyon avro ödeme gerçekleştirilecek. Ancak kulüp ile Terim arasında yapılan anlaşma gereğince, her sezon sonunda tarafların karşılıklı olarak kontratı feshetme hakkı bulunuyor.

MUSLERA İÇİN 16 MİLYON 750 BİN AVRO
Yeni sezonda kalesini başarılı bir isme teslim etmek isteyen Galatasaray'ın bu hayalinin maliyeti de yüksek oldu.

İtalya'nın Lazio takımında forma giyen ve Uruguay'la Amerika Kupası'nı kazanma başarısı gösteren Fernando Muslera'yı kadrosuna katarak 5 yılık sözleşme yapan sarı-kırmızılı takımın, toplamda ödeyeceği rakam 16 milyon 750 bin avroya ulaştı.

Yıllığı 2 milyon avrodan 5 yıllık sözleşme yapılan Muslera'nın, federatif hakları için de Uruguay ekibi Wanderers Montevideo'ya 3 yıla yayılacak şekilde 6 milyon 750 bin avro ödenecek.

Ayrıca, oyuncunun Lazio'daki hakları için, bonservis ücreti yaklaşık 5 milyon avro olarak tahmin edilen Arnavut futbolcu Lorik Cana'nın verilmiş olması, ortaya çıkan mali tablonun çok daha yüksek olduğunun kanıtı olarak gösteriliyor.

REKOR MELO'DA
İtalya'nın Juventus takımından kiralanan Brezilyalı savunma oyuncusu Felipe Melo, bu sezon takımda en yüksek ücret alacak oyuncu konumunda.

Galatasaray'da 1 yıl kiralık olarak forma giyecek Melo'nun maliyeti, kendisine ödenecek 3 milyon 300 bin avro garanti ücret ve Juventus'a ödenecek 1,5 milyon avro kiralama bedeliyle birlikte 4 milyon 800 bin avroya ulaşıyor.

Melo ayrıca, maç başına alacağı 30 bin avro ücretle de yine en yüksek maç başı ücretine sahip futbolcu.

Galatasaray Kulübü'nün, sezon sonunda 13 milyon avro bonservis ödeme koşuluyla Felipe Melo'yu satın alma hakkı bulunuyor.

SELÇUK İÇİN 11,2 MİLYON AVRO
Galatasaray'ın Trabzonspor'dan bonservis ödemeden aldığı Selçuk İnan'a, 5 yıllık sözleşmesi karşılığı 11 milyon 200 bin avro ödenecek.

Sezon sonunda adı transfer gündeminin ilk sıralarında yer alan ve yurt içi ile yurt dışından bir çok kulübün talip olduğu Selçuk İnan, Galatasaray'la yıllık 2 milyon avro karşılığı 5 yıllık mukavele imzaladı.

Sarı-kırmızılı ekip, Selçuk için bonservis ücreti vermemesine karşın, oyuncuya 600'er bin avroluk 2 taksit halinde 1 milyon 200 bin avro daha ödemede bulunacak.

BİR ÇOK MEVKİNİN ALTERNATİFİ EBOUE
Galatasaray'da teknik direktör Fatih Terim'in bir çok mevkide oynayabilmesi nedeniyle özellikle istediği isimler arasında yer alan Emmanuel Eboue, sarı-kırmızılı ekiple 4 yıllık sözleşme imzalarken, bu süredeki maliyeti de maç başı ücreti hariç 12,9 milyon avroya ulaştı.

Fildişi Sahilli oyuncunun bonservisi olarak İngiliz ekibi Arsenal 3,5 milyon avro verilirken, Eboue'ye ilk iki yılı için 2 milyon 500 bin, son iki yılı için de 2 milyon 200 bin avro garanti ücret ödenecek.

Emmanuel Eboue'nin maç başı ücretinin ise 10 bin avro olduğu kaydedildi.

UJFALUSİ'YE 6,4 MİLYON AVRO
Sarı-kırmızılı ekipte başkan Ünal Aysal'ın Forlan ve Reyes'le birlikte teklifte bulunduğu isimlerden Tomas Ujfalusi, 6,4 milyon avroya mal oldu.

Forlan ve Reyes'i ikna edemeyen Galatasaray, Çek savunmacı Tomas Ujfalusi'yle yıllığı 2,2 milyon avrodan 2 yıllık sözleşme yaparken, kulübü Atletico Madrid'e de 2 milyon avro bonservis ödedi. Ujfalusi'ye Galatasaray maç başına da 15 bin avro verecek.

İLK TRANSFER ELMANDER
Galatasaray'da başkanlığa seçilen Ünal Ayal'ın transferde adını ilk açıkladığı isim olan İsveçli golcü Johan Elmander'e 3 yılda 5 milyon 400 bin avro ödenecek.

İngiltere Premier Lig ekiplerinden Boton Wanderers'taki sözleşmesinin sona ermesinin ardından Galatasaray'a gelen Elmander, yıllık 1,8 milyon avro karşılığı imza attı. İsveçli oyuncu, maç başı ücreti olarak ayrıca 10 bin avro daha kazanacak.

TERİM'İN TERCİHİ CEYHUN
Trabzonspor'da sözleşmesinin sona ermesinin ardından milli takımdan da hocası olan Fatih Terim'i geri çevirmeyen Ceyhun Gülselam, yıllık 1 milyon avro karşılığı 3 yıllık mukavele imzaladı.

Galatasaray takımı, sözleşme süresince toplam 3 milyon avro garanti ücret vereceği Ceyhun'a maç başı da ilk yıl 5 bin, ikinci yıl 6 bin, üçüncü yıl da 7 bin 500 avro ödeyecek.

ENGİN BAYTAR'A DİSİPLİN BONUSU
Sarı-kırmızılı ekibin kadrosuna Trabzonspor'dan kattığı bir diğer isim Engin Baytar'la 2 yıllık sözleşme yapılırken, oyuncuya ödenecek ücrette de geçmişteki disiplin sorunları nedeniyle özel bir maddeye yer verildi.

İki yıllık maliyeti 1 milyon 900 bin avro olan Engin'in bonservisi olarak Trabzonspor'a 1 milyon 100 bin avro ödeneceği, oyuncunun da her yıl için 400'er bir avro alacağı açıklandı.

Maç başı ücreti 15 bin avro olarak belirlenen Engin'in sözleşmesine, ilk sezonunda 20 ve üzeri maçta forma giymesi halinde her yıl için 400'er bin avro olarak belirlenen garanti ücretinin 600'er bin avroya çıkarılacağı maddesi eklendi.

GÖKHAN ZAN TAKIMDA KALDI
Sarı-kırmızılı ekipte sözleşme imzalanan isimler arasında, mukavelesi uzatılan Gökhan Zan da yer aldı.

Yaşadığı sakatlıklar nedeniyle beklenen verim alınamayan oyuncuyla 3 yıl daha anlaşmaya varılırken, oyuncuya her yıl için 700 bin avro garanti ücret verilecek.

Üç yılda toplam 2 milyon 100 bin avro net ücret kazanacak Gökhan Zan'ın maç başı ücreti yüksek tutularak 20 bin avro olarak kararlaştırıldı.

OKAN, GELECEĞE YATIRIM
Galatasaray'ın bu sezon transfer ettiği en genç ve en düşük maliyetli futbolcu, Eintracht Frankfurt'un altyapısından alınan 18 yaşındaki Okan Derici oldu.

Türkiye 18 Yaş Altı Milli Takımı'nın formasını da giyen Okan Derici için bonservis ödenmezken, yıllık 150 bin avro karşılığı 3 yıllık sözleşmeye imza atıldı.

Oyuncuya ilk yılı için aylık 8 bin, ikinci yılı için 10 bin ve üçüncü yılı için de 12 bin avro ücret ödeneceği duyuruldu.

Okan Derici, sarı-kırmızılı ekibin gelecekte beklentileri olan isimlerden.

ARDA'NIN YERİNE RİERA
Atletico Madrid'e transfer olan takım kaptanı Arda Turan'ın açığını kapatmak isteyen Galatasaray, aradığı oyuncuyu Yunanistan'da buldu.

Yunanistan'ın Olympiakos takımında oynayan İspanyol futbolcu Albert Riera'yı kadrosunu katan ''Cim-bom'', bu transfer için toplamda 14,6 milyon avroyu gözden çıkardı.

Reira'nın bonservisine 3 milyon avro ödeyen sarı-kırmızılılar, 4 yıllık sözleşme karşılığında da oyuncuya 11,6 milyon avro ödeme yapacak.

İlk sezonunda 2,7 milyon, ikinci sezonunda 2,9 milyon, son iki sezonunda ise 3'er milyon avro garanti ücret olacak Riera'ya, ayrıca maç başı da 7 bin 500 avro verilecek.

TRANSFERİN SON İSMİ SERCAN YILDIRIM OLDU
Adı Galatasaray'la geçmiş sezonlarda da anılan Bursasporlu Sercan Yıldırım'ın transferi, 1. transfer döneminin son gününde gerçekleşti.

Bursaspor Teknik Direktör Ertuğrul Sağlam'ın raporu doğrultusunda yeşil-beyazlı ekibin satışa çıkardığı isimler arasında bulunan Sercan Yıldırım'ın sarı-kırmızılılara maliyeti 6,5 milyon avroya ulaştı.

Sercan'ın bonservisi için Bursaspor'a 3 milyon avro ödeyip, Musa Çağıran'ı bedelsiz veren Galatasaray, oyuncuya da son yılı opsiyonlu olmak üzere 5 yıllık sözleşme karşılığında her sezon için 700 bin avro garanti ücret verecek.

Oyuncuya 8 bin 500 avro maç başı ücreti ödeyecek olan sarı-kırmızılılar, Sercan'ın bir sezonda 30 ve daha fazla resmi müsabakada görev alması halinde, takip eden sezona ilişkin sabit transfer ve maç başı ücretlerini yüzde 10 arttıracak.



Ey Galatasaray'li kardeslerim. Kulubum neden batiyor neden bu kisir donguden cikamiyor diye dusunuyorsan belki biraz tatmin olmussundur.
Tabiiki bunun bir cikis yolu var.... Hemde cok etkili ve kulubun cikarlari dogrultusunda...
Nasilmi?
Biraz bekleyin, kendilerine "bu careleri" bir kez daha anlatayim, hep beraber neler olacagini goruruz...
Hele su Ocak 2012 mercato donemi de gecsin ve Galatasaray'imizin biraz daha kani akitilsin o zaman biraz daha detaylara gireriz. Soz.....







Tunc Uner Kasim 2011

vendredi 26 août 2011

SASKIN ORDEK KICIN KICIN DALAR

- Ligler ongorulen tarihlerde baslayacaktir
- Allahin emri degil, kararimizi gozden gecirebiliriz
- Herkes ne dedigini bilecek!!!

Yukarida bir kac gun ara ile TFF baskaninin verdigi fetvalari okudunuz. Bir kac gun ara ile birbiri ile alakasi olmayan, tutarsiz, dayanaksiz, saskinlik icinde olduklarinin bariz gostergesi olan sozler bunlar.
 Bununlada kalsa iyi. Sike iddialarinin sorusturulmaya baslamasi ile birlikte yani 3 temmuz 2011 den bu yana abukluklar serisi aynen soyle:

- 3.07.2011 Bugun sabah 07.den itibaren guvenlik gucleri tarafindan ulkemiz futbolunu ilgilendiren cok kapsamli (!) bir sorusturma baslamistir. Federasyonumuz yakindan takiptedir (?)

- 5.07.2011 Dava uzun surebilir. Biz delillere gore hareket etmeliyiz. (Bu arada UEFA nin FIFA nin ozerk ve hukumetler ustu oldugu, futbolun kendi mahkemelerinin oldugu, TFF nin ozerk oldugu, elinde disiplin Kurullari, Tahkim Kurullari, Etik Kurullari gibi bu islerden "sorumlu" kurullari oldugunu, futbolun patronlarinin bu tur olaylarda sifir tolerans prensipinden hareket ettiklerini bilmem hatirlatmaya gerek varmi)

- 11.07.2011 Elimizde herhangi bir delil veya belge yok, bu nedenle islem yapamiyoruz, lig ongoruldugu uzere 5 Agustos'ta baslayacaktir. 31 Temmuz'da da super kupa finali oynanacaktir.

- 13.07.2011 Belgeler bilgiler elimize gecince gerekeni yapariz. Bu arada insanlar tutuklaniyor, nedenini bilmiyoruz (?)

- 14.07.2011 Liglerin ertelenmesi soz konusu bile olmaz. (!)

- 18.07.2011 Basketbolcu baskan yardimcisi Lutfi Aribogan UEFA bizden cok memnun (arilari bilmem ama ben gulmekten boguluyordum az daha)

- 19.07.2011 Super kupa finali ertelenmistir. (Allah Allah bak su ise 1 hafta once problem yoktu) Savciliktan bekledigimiz belgeler yarindan itibaren elimizde olacak. (cok sukur)

- 20.07.2011 Gorevde oldugumuz surece ligler agustos sonundan once baslamayacaktir. (Gorevde olmamanizi gerektirecek bir durummu var, yoksa neden ongorulen tarihte baslayacaktir dediginiz lig erteleniyor)

- 25.07.2011 Super lig baslama tarihi 9.9.2011 Bank Asya ligi baslama tarihi ise 10.09.2011 dir.
  Gulunc olmak insani oldurmez (Fransiz ata sozu)

- 10.08.2011 Net bir tarih veremeyiz ama bir hafta icinde sike sorusturmasini sonuclandiracagiz.
  Basiyla kici birbirini tutmayan bir demec daha:-)

- 15.08.2011 UEFA nin bize (TFF) veya kuluplere bir yaptirimi soz konusu degildir (EYVAH) Kendini supheli goren varsa Avrupa Kupalarina katilmasin. (Tuy dikmek diye buna diyorlar)...

- 23.08.2011 UEFA Disiplin Kurulu Baskani Pierre Cornu Turkiye'de. TFF yetkilileri kendisinin cok iyi izlenimlerle (!) ayrildigini ve savcilardan sadece bilgi alip gittigini soylediler.

- 24.08.2011 TFF nun soylediklerinin tam tersine (inanilmaz ama gercek):-) UEFA nin TFF nuna ya geregini yapin yada sizi 8 ile 10 yil Avrupa Kupalarindan ihrac ederiz (milli takimlar ve kulupler nezdinde) icerikli bir mektup yolladigini ve buna dayanarak Fenerbahce'nin Champion's League'den men edilerek yerine Trabzonspor'un gitmesine karar verildigini ogreniyor ve cok sasiriyoruz(!)

Aslinda hicte sasirmiyoruz. Zira 18.07.2011 de Umit Aktan kardesimin daveti uzerine katildigim TRT3 teki Spor Programinda butun bu olaylari kronolojik sirasi ile dile getirmis ve Turk Futbolunu bekleyen felaketi aciklamistim. Soylediklerim kelimesi kelimesine gerceklesirken tek hesap etmedigim sey TFF baskani ve diger yoneticilerinin birakin futbolu yonetmeyi kendilerini ifade etmekten bile aciz olduklarini, bugun soylediklerinin aksini yarin iddia ettiklerini, kriz yonetimi UEFA ve FIFA kural ve kurullarini bunlarin isleyisini bilmekten ve anlamakttan aciz olduklari idi.
Butun bunlar sark kurnazligi ile kamu oyunun "balik hafizali"olmasina da guvenerek ulkede bazi gercekleri kendince yorumlayarak herkese "yedirmeye" calisan bir mantalitenin urunu. Ornek istiyorsaniz Ukrayna'daki Nukleer facianin ertesinde Karadeniz bolgesine giderek bize bir sey olmaz tehlike mehlike yok diyerek cayini gazetecilerin onunde yudumlamis ve bir kac yil sonrada kanserden olmus bakanimizi hatirlayin...

Dunyada olup bitenden habersiz, Kapikulenin ote tarafinda saskin, zaten olani biteni takip edebilecekleri gibi bir veya birkac yabanci dile uzak, basketciden yardimci, voleybolcudan dansimani olan, amcasinin oglu, dunurunun kardesi,yegeninin arkadasi, parti baskaninin akrabasi ile Federasyonu yoneten (yada yonetemeyen), bilgisiz ama fikir sahibi (!), capsiz ama karizmatik (!), kivrak bir zekadan yoksun ama herseye verecek bir cevabi olan (!) kisilerin yonetimi ancak bu kadar olur. Michel Platini istedigi kadar futbolu futbolun icinden gelenler yonetsin diye kendini yirtsin, bizde bu isler boyle oluyor iste. Sonuctada gemi karaya oturdugunda iste boyle saskin ordek misali karsina ciktigi gazetecinin UEFA'nin kurallari konusunda sordugu soruyu laf kalabaligina getirmeye calisip becermeyincede bilmedigini itiraf eden TFF baskani, futbol ile basketi ayridedemedigini, play-off konusunda; ama NBA'de de play-off var diyerek cevaplamakta. Bir sure sonra da yine ayni programda bu kararin kendileri tarafindan degilde Turk Futbolunun kaybolan prestjini ve yerlerde surunen piyasa degerini, taraftar tepkisi ile yitirilen abonelerin ilgisini tekrar kazanabilmek amaci ile, yayinci kurulusun onceliklede kendisini, kurtarmak icin bu formulu empoze ettigini itiraf etti.

UEFA kurallari belli. Adaletin comak sokarak kovanlarindan disariya firlattiklari ortada (yada iceride). FIFA, dolayisiyla da UEFA Interpol ile 20 milyon euro'luk bir isbirligi kurmus futboldaki yolsuz islemlerin pesinde.

Ne senin gizlilik prensipin, ne savcinin elini cabuk tutmasi, nede Godot'yu bekler gibi bekledigin belgeler onlarin umurunda bile degil. Zira gerekli butun bilgi ve belgelere sahipler. Onun icindirki yaptiklarinizi takip ettiler, sizi Nyon'da UEFA'nin merkezinde dinlediler, yaptiklarinizi ve yapamadiklarinizi yakindan izlediler, soylemlerinizi kayda alip incelediler, sonunda da elinizdeki mektubu gonderiverdiler.

Biraz olsun  futbolun icinde olsaniz, biraz dunyaya acilabilseniz ve olaylari yakindan izleyerek dogru fikirler edinebilseniz benim 18 Temmuz'da TRT3 te soylediklerimin iskembeden degil beyinden geldigini sizlerde anlar ve geregini coktan yapardiniz. Boylece Turk Futbolunun patronu (!) TFF ne kendini ne de Turkiye'yi disariya rezil ederdi, ustelikte puan toplar ornek teskil ederdi. Iste o zaman UEFA bize inaniyor deme hakkiniz olurdu.

Simdi gelelim bu krizin kuluplerimiz bazinda nasil algilandigi ve ne tepkiler verildigine...

Federasyon yukarida yazdigim gibi battigi yerde cirpinirken kuluplerimizin "yonetemeyen" idarecileri yine populizme teslim oluyorlar, yine Turkiye'ye has, yapan degil soyleyen suclu prensipinden yola cikarak tribunlere oynuyorlardi.
Bu isin pesini birakmayacagiz UEFA'yi sikayet edip hakkimizi alacagiz demek ya cahilligin de otesinde bir aymazliktir, ya da tribunlere oynamaktir. Zira UEFA zaten kararinin vermis ve hukumetler ustu kendi mahkemeleri, kendi kurallari olan bir "patron" dur. Sen bagli oldugun kurumun kurallarini uygulamiyorsan, ustelikte hile yapiyor, hilen ortaya cikinca yavuz hirsiz misali bagirip cagiriyorsan ancak kendini kandirirsin. Tabii bilincsiz fanatik taraftarini, yine kendini kurtarmak ugruna tahrik ederek aradan siyrilmaya calismiyorsan... Maalesef gorduklerim ve duyduklarim kulup yoneticilerimizin de futboldan ve futbolun kurallarindan cook ama cok uzak olduklarini dogrular nitelikte.

Sonucta TFF, ongordugum uzere, UEFA'nin milli takimlarimizi ve kuluplerimizi 5 ila 8 yil Avrupa Kupalarindan ihrac tehdidi uzerine vermesi gereken kararin "bir bolumunu" aciklamis bulunmakta. Yine tekrarliyorum: evet ama yetmez... Zira Italya'da. Yunanistan'da, Polonya'da, Macaristan'da vs..vs.. orneklerinde gordugumuz gibi sadece Fenerbahce ile sinirli kalmamak sarti ile sike olaylarina oyle veya boyle karismis tum kuluplerin suclarinin niteligine gore bir veya bir kac kume dusmeleri gerekmektedir.
TFF yine isguzarlik yapmakta, durumu idare etmeye calismakta ya da alistira alistira yapmak amaci ile sadece bir kulubu haklarinin bir kismindan (buyuk bir mali darbe vurarak) mahrum etmekte, esas vermesi gereken karari geciktirmektedir. Bu ne UEFA' yi tatmin eder (kura cekilisini kurtarmalarina ragmen) ne de Turk Futbolunun icinde bulundugu kaos durumunu halleder.

Futbol ozerk, kendine ozgu kurallari olan bir oyun. Sen istedigin kadar topu taca at, eninde sonunda yapman gerekeni yapacak, alman gereken kararlari alacak ve de kurallara uyacaksin. Bunu bilmek, ongormek cok zor bir sey degil. Sen futbolunu Turkiye sinirlari ile cevrili sanarsan ve de "bize bir sey olmaz abi" dersen sonunda bu oyunu kurallarina gore oynayan ve oynatanlar seni boyle koseye sikistirir ve de tukurdugunu yalatirlar. Alinmasi ve uygulanmasi gereken kararlari almamanin ve sulandirmaya calismanin hicbir mantigi yoktur. Istedigin kadar buyuk kuluplerin gucunden, popularitesinden cekin, istedigin kadar yayinci kurulusun zarar gormemesi icin ugras (en buyuk ticari partnerin), bu oyunun kurallari var ve de sen bunlara uymak zo-run-da-sin!!!

Ne buyuk kuluplerin populist idarecileri ile basetmen mumkun ne de yayinci kurulusun sana sagladigi maddi imkanlari kendi projelerin, planlarin ve programlarinla elde etmen. Hazira alismis, ekmek elden su golden, yagmur gibi yagan paralari harvurup harman savurmanin, dise gelir bir tek proje uretememenin, futbol icin en ufak bir yatirim bile yapamamanin sonuclari bunlar.

Defalarca katildigim UEFA seminerlerinde Avrupa futbolunun buyukleri ile bir resim cektirip sonrada Federasyon dergilerinde cok olumlu calismalar yapildi yalanini yazanlar, uluslararasi turnuvalara sportif malzemeden cok raki ve raki malzemesi tasiyanlar bu ulke futbolunu yerlerde surundurmekte ve surundurmeye devam etmekteler.

Siz yinede ise yarayan, kafasi calisan, futbol icin bir seyler yapmaya calisan, proje ureten, bir kac yabanci dili ana dili gibi konusanlari isten atmaya devam edin. UEFA yoneticileri vedaya gittigimde: yazik, bir kez olsun Turkiye'den ne dedigini anladigimiz ve ne dedigimizi anlayan biri gelmisti oda gidiyor demislerdide.....

Ordeklerden bir ordu bir de kazdan amiral...

Bekleyin gorun, oyun daha bitmedi, koprulerin altindan daha cooook sular akacak ve daha coook basimiz belaya girecek.

Yeterki isin basinda  "adamin" olsun.

mercredi 17 août 2011

Turk Futbolu Temizdir!

 Bir suredir yazamadigimiz yazilarimiza hayiflanalim ve devam edelim:

Hem UEFA'da bir suru calisma seminerlerine katilmis hem de TFF bunyesinde calismis biri olarak sorularinin cevaplari asagida:

1- TFF alisildigi uzere idare-i maslahatguzarlik yapip uyduruk cezalarla (FB den ve BJK dan puan silmek ama ligi tescil etmek) yirtmak isteyecektir. UEFA nin cagirisi TFF ye tavsiye vermek degil onlari dinleyerek niyetlerini anlamak amaci iledir. Nitekim bugun haberlerde dinledigim Lutfu Aribogan verdigi demecler bu yolda olduklarini gostermis ve UEFA yi kandirdik haleti ruhiyeti icinde olduklarini da ispatlamistir. Kanan yine kendileri olacaktir. Zira UEFA gecmiste Valenciennes-OM olayinda oldugu gibi bekleyip oldurucu darbeyi (ornek teskil etmesi amaci ile yaparlar) bir kac ay sonra vuracaktir. Kaldiki TFF tamamen kotu niyetli hareket etmektedir. Dun yayin esnasindada soyledigim gibi TFF nin basindaki kisi 3 ayri demec vermis 3unde de ayri ve birbirini tutmayan seyler soylemistir.
- Ya kesin tarih verip liglerin ne olursa olsun baslyacagini soylemeyeceksin
- Ya da o kesin demecten sonra "pardon ama vaz gecebiliriz verdigimiz karar kanun degilki" demiyeceksin
- Ya da "la cerise sur le gateau" butun bunlardan sonra HERKES NE DEDIGINI BILECEK diyerek gulunc olmayacaksin.
Sen TFF nin basindaki kisisin Yani turk futbolunun patronusun (imamisin) sen osurursan cemaatte sekil 1de goruldugu uzere sicar. Sen zaten osurmadin sictin Bu kadar abukluk bir arada nasil olur ben anlamiyorum.

2- TFF gereken reflexi gosterir ise (ki sanmam) UEFA bir sey yapmaz zira gereken, ilgili kuluplere kume dusurmek, unvanlarini ellerinden almak, kriterlere uymadiklari icin de ayrica bir takim yaptirimlarda bulunmak (puan silinmesi transfer yasagi vs) yapilmis demektirki bu turk futbolunda bir temizlik olacagina isarettir. Ben ihtimal vermiyorum insallah yaniliyorumdur.

3- TFF nin savcilikla bir ilgisi yoktur. Ozerk oldugu icin ve devlet bile karisamadigi icin (guya) kendi kararini kendi verir. TFF'nin yonetim kurulu ile hukuk kurullarinin gorev ve yetkileri ile yargilama usul ve esaslari ellerindeki futbol mevzuatinda acikca duzenlenmistir. Dolayisiyla sorusturma yargi tarafindan yurutulurken, futbolun etik ilkelerine, fair play kurallarina aykiri eylemlerin varligi konusunda en ufak bir ihtimal olmasi durumunda bile TFF nin yetkili organlarinin adli sorusturma sonucunu beklemeksizin kendi kurallarina gore disiplin sorusturmasi baslatarak elindeki bilgi ve bulgulara dayanarak bir karar vermesi gerekir.Yani TFF Etik Kurulu, Disiplin Kurulu, Tahkim Kurulu bunun icin vardir. UEFA TFF yi dinlerken bunlari duymak istemektedir. Iste zurnanin zart ettigi yerde burasidir. Bizim sark kurnazlari herkesi aptal kendilerini akilli sandiklari icin UEFA'yi uyuttuk sanip durumu alisageldikleri sekilde idare etmeye kalkacaklardirki bununda sonucunda UEFA Turkiye'yi sorumlu sayacaktir. UEFA ve FIFA yerlesik kararlarinda (FIFA sirf bu tur olaylari takip etmesi icin onumuzdeki 10 yil boyunca INTERPOL'e yilda 2 milyon euroyu bosuna odemiyor) iddialarin dogru cikmasi halinde Turkiye'nin uluslararasi musabakalardan uzun sureli men edilmesine karar verecektir. Bu tum milli takimlarimizi ve kulup takimlarimizi kapsayan bir karar olacaktir.
Ayrica isin kotusu ulkemize (2009 Almanya skandalini hatirlayin Turkiye en cok sike yapilan ulke olarak 29 macla utanc verici bir durumda olmasina ragmen hersey ortbas edilmisti) iddia oyunlari dolayisiyla geriye donuk maddi sorumlulukta yuklenecektir.

Bu yaziyi yazdiktan bir sure sonra TFF nihayet karar alamama karari aldigini acikladi. Bunu ongormek cok zor degildi zaten. Nedeni de cok basit. Bu insanlar oturduklari yerde bir sey yapmak icin bulunmuyorlar. Oyle olsaydi boyle olmazdi degilmi:-)
Sevgiyle
Tunc Uner

vendredi 1 avril 2011

IBRA ETMEK YADA ETMEMEK


SAKA GIBI:-) BUNLARIMI IBRA EDIP ETMEYECENIZI HALA DUSUNUYORSUNUZ:-) Ne idari ne mali yonden tutulur taraflari varmi Allah askina????


Önümüze konulan bu bütçeyi, mali ve idari olarak ibra etmem, idari olarak tartışmam bile. 
2010 yılında kulübü 90.5 milyon TL zarara uğratmışsın, 4 senede ise 343 milyon TL. Banka borçlarını 115’ten 187 milyon TL’ye çıkarmış.
Toplam borç bir senede 358’den 417 milyon TL’ye çıkmış. Alınan 70 milyon dolarlık kredi şirket birleşmesinde kullanılacaktı. 31’i birleşmeye gitti, geri kalan 39’u nerede?(bkz asagidaki liste)
 Futbol faaliyetinin 2009 zararı 88 milyon TL, 2010’da ise 107 milyon TL. 
Alınan ve harcanan avanslar toplamı 156 milyon TL. 
Bunlar mı finansal başarılar? 
Bu rakamlarla bağımsız bir şirketin yöneticisi olarak patrona giderseniz, sizi önce işten kovar, sonra da mahkemeye verirler. 
Adnan Polat kendi holdinginde böyle başarısız bir yönetici çalıştırır mı? 





Galatasaraylılar’a satılacak kombineler için %8’den 9 milyon 700 bin TL komisyon ödeyeceğiz. Bunun mantığı nedir? 
Seyrantepe çatısı için bütçede 4 milyon TL ayrılmış, bu parayla boyasını bile yapamazsınız. 
Kurumun iştigal alanı, yani sportif faaliyetlerde ne durumda olduğumuzu söylemek bile istemiyorum.(kume dusmeye ceyrek kaldi)

Futbolcu ve Teknik Direktor "trafigimiz"

2008-09
Futbolcular:
Serkan Kurtulus
Milan Baros
Harry Kewel
Alpaslan (Genclerbirligi)
De Sanctis
Meira

2009-10
Mustafa Sarp
Gokhan Zan
Ufuk Ceylan
Lucas Neill
Leo Franco
Keita
Elano
Caner
Jo
Dos Santos

2010-11
Caglar Birinci
Loric Cana
Pablo Pino
Emiliano Insua
Musa Cagiran
Mehmet Batdal
Serdar Ozkan
Ali Turan
Misimovic
Kazim (fb)
Stancu
Zapata
Culio
Yekta Kurtulus
Berk Ismail

Teknik Direktorler:

2008
K.H.Feldkamp 
Cevat Guler

2009
Michel Skibbe
Bulent Korkmaz

2010
Frank Rijkaard
George Hagi 
Tugay Kerimoglu

211
Bulent Unver
Tugay Kerimoglu 

Bu tabloyu sadece okumakla kalmayin. Bu futbolculara verilen sisirilmis bonservis bedellerini,gelmelerini saglamak icin verilen olagan ustu maas prim vs. odemelerini, geri gondermek icin odenen tazminatlari, kaybolan itibarimizi, uluslararasi alanda artik adimizin bile telaffuz edilmedigini .....vs...vs.dusunun.

HESAPTA FUTBOLU IYI BILDIGINI VE FUTBOLUN BASINA GETIRDIGI KANKASININ
DA BU ISI TURKIYE DE ENNNN IYI YAPAN OLDUGUNU IDDIA EDEN BIR BASKAN,




neresinden tutsan dokulen bir yonetim, Kime nereye saldiracagini sasirmis ve "bilim adami" oldugunu olur olmaz heryerde tekrarlamaktan sikilmayan bir 2. baskan, istifa edip gidenler, gitmeyip istifasi istenenler..........
Ulu Tanridan hepimize sabirlar diliyorum...ve bu komedi karsisinda uzuluyorum....
Sahsen benim hic bir konuda tereddutum yok.

Tunc


mercredi 2 mars 2011

GS SK Batiiiiyooooooooor

Sevgiliye mektup;

Bilen bilmeyen getir su dolarlari diyordu, huzura erdim artik, masanin ustunde duruyor....

Sen bu isleri bilmezsin, o kadar finansal koordinatoru olan bir sirketiz, pardon, kulubuz, 


Sirket ile kulubu karistiriyorum bazen, mali varliklardaki buyume finansallasmanin en buyuk gostergesi...


Biz kulup olmaktan finansal kuruma evrildik....


Mali islerimizde yer alan herkese belli isleri yapmalari icin para odeniyor, onlar da aldiklari ucretin karsiligini vermeye calisiyor, aradaki istifalar ve tekrar goreve donmeler gibi....


Ancak kulup uyesi de olan finans sorumlusu olan kisilere odenen ucretler sonucta Galatasarayimiza zarar verecek isleri yapmalari icin odeniyor.


Rakamlar carpitiliyor, gizleniyor, donem sonu hesaplari ile oynaniyor, 3 ay icinde 3 ayri hesap cikartilip hepsine imza atilip vazifeye devam ediliyor....


Yeni sloganlar ve unvanlar enflasyonu yasatilarak borclanmalar sirin gosteriliyor.


Tabii, buna birde her zor durumda kaldikca bize yeni surprizler yapmayi seven baskanimiz ve yonetim kurulunu eklemek gerek....


Sanirim unutulmamasi gereken, bu surprizlerin maliyeti....


Cok merak ettigim soru su;

Galatasaray'imizin yarismayi surdurebilmesi icin her sene katlandigi finansman maliyeti ve bu finansman maliyetininin Galatasaray GSMH orani.....


Surdurebilir buyumeyi sadece mali acidan ele alirsak da yanilmaya basliyoruz....

Rakamlar ile Galatasaray'imizi okumaya baslayinca soyutlasiyor, buza yazilmis yazilar gibi bir durum cikiyor ortaya....


TTK 324 mu dedin, boyle seylerin ne onemi var Sevgili, bunlar gayet dogal, 14 MTL fesih tazminati odemisiz, cok mu geldi sana ? Bence 15 MTL odemekten iyidir, ve, basaridir....

Europe GmbH mi dedin ?

Yok tartismayalim.... Daha da uzuluruz...

Sen bana bu sene sonu yapacagimiz transferleri ve bu sene sonundaki transferler icin ayrilmasi gerekli butceyi soyle.... Ben sana kredi icin temlik edilecek gelir bulurum....

Sevgili,

Biz acaba Riva'yi 2006 da satsak daha mi iyi olurdu ?

Imparator adil ise kanuna ne gerek var demis Konficyus....
 
Bir de karistirilan baska bir sey var...

Galatasaray'in paraya ihtiyaci olabilir ama Galatasaray Spor Kulübü
baskaninin paraya ihtiyaci yok. Kendi geçimini saglasa yeter...

Galatasaray'in paraya ihtiyaci yok, çünkü Galatasaray'in zaten parasi var.
Nasil mi?

Su anda bütün futbol faaliyetinin yürütüldügü Sportif AS -TCK 324'e göre
batmaya üç kalsa da- kisa vadeli 165 milyon TL, uzun vadeli de 117 milyon TL
borca sahip. Buna karsilik 27 milyon TL gibi bir rakam da Galatasaray Spor
Kulübü Dernegi'nden alacakli.

Borçlar karsiliginda Türk Telekom Isim Hakki, Türk Telekom ve Avea forma
reklamlari, Turkcell Surgeling Naklen Yayini gelirleri, Riva arazisinden 2.
derece ipotek, gönüllü çagrida alinacak sirket hisseleri rehin verilmis.

Buna ek olarak 2011'in tamami, 2012'den 1 ay, 2013'den bir ay, 2014'ten 4
ay, 2015'ten 3 ay, 2016'dan 3 ay Turkcell Süper Lig yayin gelirleri temlik
edilmis (toplam 60 milyon ABD dolari);  Buna ek olarak Yildiz Holding'ten
alinacak senetler de teminat gösterilmis

Alti ayda ticari faaliyetten yani futboldan 45, toplam faaliyetlerden de 68
milyon TL zarar yazmis. Bunun içinde 40 milyon TL sporcu ücret ve giderleri,
6 milyon TL teknik direktör ve antrenör ücretleri; 14 MILYON TL BONSERVIS ve
SÖZLESME FESIH ZARARLARI da bulunmakta. 

Özetle Sportif AS yaptigi faaliyetten düzenli olarak zarar ediyor; geliri
giderini karsilayamiyor. Bu açigi da yukarida görüldügü üzere borçla
kapatiyor; gelecek yillarin gelirleri teminat gösterildigi sürece
borçlanmakta herhangi bir engel bulunmuyor. Zararin bir kismi asiri sismis
futbolcu ücretlerinden kaynaklansa da, yukarida görüldügü gibi 14 MILYON TL
fesih zarari da yönetim tercihlerinden kaynaklaniyor; tipki Misimoviç'ten 4
milyon Euro yani 6 milyon TL zarar edilmesi gibi.

Bilançoda yöneticilerden herhangi bir alacak bulunmuyor, Allaha sükür BJK
gibi degiliz -tabii kulübün durumunu bilmiyorum henüz-. Baska bir deyisle
yöneticilerimiz en azindan Sportif AS'yi finanse etmiyor.

Diyelim parali bir yönetici bulduk. Kulübün borçlarini kapatabilir, Sportif
AS'nin borçlarini kapatabilir; gelecek yillarin gelirlerini kurtarabilir
vesaire. Ama Sportif AS'nin sistematik olarak zarar etmesini engelleyebilir
mi? Bu belirsiz. Sportif AS'nin zarar etmeden, basa basta bir operasyon
yapmasi mümkün mü?

En azindan futbolu bu sekilde yöneterek degil.

Dolayisiyla hangi kahraman ne kadar sermayeyle gelirse gelsin; sadece para
Sportif AS'yi kurtarmaya yetmez. Sportif AS'nin dengeli bir operasyon
yapabilmesini saglayacak bilgiye sahip degilse; koyacagi sermaye olsa olsa
degirmeni bir tur daha döndürmeye yarar; sorunlari çözmez.

Bu nedenle, her zaman söylüyorum, parali baskana degil; akilli, isbilir,
dünya görüsüne sahip ve Galatasaray Spor Kulübü'nü ticari metanin ötesinde
görebilen bir baskana ihtiyacimiz var.

Biliyorsun ben sermaye koymaya hazirim, Galatasaray Spor Kulübü'nü
kurtaracak para su anda masamin üzerinde duruyor, 100 Trilyon Dolar
-Zimbabwe dolari;-) ayrica da akilliyim, isbilirim, dünya görüsüne sahibim ve
Galatasaray degerlerine de sahibim.

Baskan olursam kendi isim biraz zora girer; zaten göremedigim oglumu ancak
uyurken görebilirim, huzurum kaçar filan o kadar. 

Ama bu camia içerisinde bu niteliklere sahip benden baska onlarca insan
oldugundan eminim. Eger paraya ihtiyaci olursa da bu insanlarin, 100 Trilyon
Dolar -Zimbabwe dolari- paramin renkli fotokopisini onlara verebilirim.

Sevgilerimle;

 

PS: Bir de ayri bir yazi konusu olan 2.5 milyon TL'lik Europa GMBH süpheli
alacagi var ki; onu bir baska zaman tartisalim.

NB/Yazilarin asil sahibi Izzet ve Emre kardeslerime tesekkurlerimle


BIR DE HABER SANA;





G.SARAY YÖNETİMİ FUTBOLCULARANEDEN "BORCU YOKTUR" İMZASI ATTIRMAK İSTEDİ. SARI KIRMIZILI TAKIMI NASIL BİR TEHLİKE BEKLİYOR
Galatasaray'da herşey tepetaklak olmuş durumda. Teknik olarak iflas ettiğine dair Sportif AŞ Genel Müdürü Ebru Köksal da açıklama yaparak olayı doğrulamıştı. Şimdi ise spor medyasında yer alan ancak yönetim tarafından yarım yamalak yalanlanmaya çalışılanFUTBOLCULARIN BORCU YOKTUR İMZASI atmamaları olayının arkasında yatan gerçek nedir.. G.Saray'ın bu konuda da başı çok ama çok ağrıyabilir..

İŞte bunun için bir çok kulüp FUTBOLCULARINA BORÇLARI olmasına rağmen BORCU YOKTUR imzalı kağıtlarla , TÜM BORÇLARI ÖDEME yükümlülüğünü yerine getirmiş olmakta ve lisanslarını çıkartabilmektelerdi..

Ancak bu defa Galatasaray'da işler POLAT ve arkadaşlarının beklediği gibi olmadı..

Futbolcular GÜVENSİZLİK sebebi ile BORCU YOKTUR KAĞITLARINI İMZALAMADILAR..

Durum böyle olunca, Galatasaray'ı çok ama çok zor bir dönem bekliyor..

İlgili maddeye göre 31 MART'ta sadece FUTBOLCULARINALACAKLARININ TÜMÜNÜN verilmiş olması bile yetmiyor.. Bahçevan'ın dan , temizlikçisine kadar tüm görevlilere de kulübün KURUŞ borcunun kalmaması gerekiyor.


ÖDEMESİ YAPILMAYAN BİR FUTBOLCU FİFA'ya GİDEBİLİR.
Bu durumda herhangi bir futbolcu ödemeleri yapılmadığı takdirde FİFA ya müracaat eder ve FİFA tarafından HAKLI bulunursa, işte o zaman YANDI GÜLÜM KETEN HELVA..

Galatasaray ya da bu konumdaki herhangi bir takım 30 gün içinde parayı ödemezse PUAN SİLİNMESİNDEN , BİR ALT LİGE DÜŞÜRÜLMEYE kadar BÜYÜK CEZALARLA karşı karşıya kalacak demektir..

UEFA AVRUPA KUPALARINDAN MEN EDEBİLİR..
Yine böyle bir durumda, yani belirtilen tarihte TÜM FUTBOLCULARINVE KULÜP ÇALIŞANLARININ HİÇ BİR ALACAKLARININ OLMADIĞIKONUSUNDA üzerine düşeni yapmayan kulüp UEFA TARAFINDAN AVRUPA KUPALARINA KATILMAKTAN MEN EDİLİYOR..

Bu yükümlülükleri kulüpler yerine getiremediği takdirde , yaptırımuygulaması gereken TFF maalesef daha çok idare etmek için çaba göstermekte. UEFA ve FİFA ya karşı bazı durumlarda kefil olabilmekte. Ancak kulüplerin özellikle futbolculardan BORCU YOKTUR imzalarının olması gerekli..

İŞte bu sebeplerden Galatasaray'ın futbolcularından KULÜBÜMÜZÜN BANA VADESİ GEÇMİŞ BİR BORCU YOKTUR ibranamesini alamaması çok büyük sıkıntıyı beraberinde getirirken, ALACAĞINI İSTEYEN BİRFUTBOLCUNUN FİFA ya başvurması da , kulüp adına çok daha tehlikeli..

Bir yanda TEKNİK İFLAS, diğer yanda BORCU YOKTUR İBRANEMESİNİ imzalamayan futbolcular, bir diğer yanda MALİ VE İDARİ GENEL KURUL, bir diğer yanda ise AVRUPA KUPALARINA KATILAMAMA KORKUSU..


Galatasaray yarın yapılacak maçı kazanır, Antep'i eler ve yoluna devam ederse, hatta ve hatta KUPAYI alsa bile, yukardaki yükümlülüklerini 31 Mart'a kadar yerine getiremediği takdirde yine AVRUPA KUPALARINA KATILAMAYACAK..

Gerçekten Galatasaray, futbolcularından İBRANAME alamaz, tüm kulüp borçlarını ödeyemez ve teknik iflası bertaraf edemezse zaten AVRUPA KUPALARINA KATILAMAYACAK. Dolayısı ile POLAT yönetimi kupadan elense bile fazla birşey kaybetmemiş olacak..

Çünkü bu tablo içinde kupayı kazanmış olsa bile 31 MART'a kadar TÜM BORÇLARINI ödeyememesi durumunda AVRUPA KUPALARINA katılamayacak..

mercredi 2 février 2011

Robert Edelman et l'histoire du Spartak de Moscou

Robert Edelman, Spartak Moscow

Andreï Kozovoï
p. 857-861
Notice bibliographique
Robert EdelmanSpartak Moscow. A History of the People’s Team in the Worker’s State. Ithaca — Londres : Cornell University Press, 2009, 346 p.

Texte intégral

  • 1  Sport in Soviet Society: Development of Sport and Physical Education in Russia and the USSR, Cambr(...)
  • 2  Serious Fun: a History of Spectator Sports in the USSR, Oxford : Oxford University Press, 1993.
  • 3  Bol´šoj sport i bol´šaja politika [Le grand sport et la grande politique], M. : Rosspen, 2004.(...)
1Robert Edelman, professeur à l’université de Californie depuis 1972, spécialiste du sport en Union soviétique et ancien commentateur sportif, nous livre ici une monographie sur l’une des équipes de football les plus connues de Russie, le Spartak de Moscou. L’étude du sport en contexte totalitaire n’est pas nouvelle : après le travail pionnier, à la fin des années 1970, de James Riordan (ancien joueur du Spartak)1, Edelman a écrit, en 1993, un ouvrage de synthèse sur la question2. Plus récemment, l’historien russe Mihail Prozumenščikov, l’un des directeurs du RGANI (Archives d’État russes d’histoire contemporaine), a marqué l’historiographie3.
  • 4  Robert Edelman fait siennes les conclusions de Henning Eichberg dansBody Cultures: Essays on Spor(...)
2En neuf chapitres chronologiques, Edelman retrace l’histoire du Spartak, véritable « équipe du peuple » pour ses supporters. Au travers de cette étude de cas, l’auteur se propose d’illustrer tout un pan de vie de la société soviétique et, dans le même temps, d’étudier ses rapports avec le pouvoir. Comprendre les stratégies de contournement du système par les Soviétiques, la fameuse « culture du corps »4, la sociologie des joueurs et des publics, la possibilité d’unstar system en URSS, tels sont les objectifs de l’auteur.
3Le récit s’ouvre par le rappel d’une question provocatrice posée par le diplomate britannique Bruce Lockhart : l’absence d’une ligue professionnelle de football aurait-elle favorisé la révolution en Russie ? Interrogation pertinente, puisqu’elle fut posée en sens inverse pour la Grande-Bretagne : le sport fut-il le liant qui maintint soudée la société victorienne ? En Russie comme ailleurs, le football arrive par les marchands britanniques dans les années 1870, notamment par les ports de Saint-Pétersbourg et d’Odessa. Apparu officiellement en 1897, il demeure longtemps anecdotique : en 1912, lors des Jeux olympiques de Stockholm, les performances russes sont désastreuses ; à la veille de la Première Guerre mondiale, seulement 8 000 joueurs sont enregistrés dans tout l’Empire. Ce sont les étrangers qui, jusqu’en 1917, continuent à donner l’impulsion. Ainsi, à Moscou, le rôle de l’ingénieur britannique Harry Charnock à la fabrique textile de Morozov, entre la province de Moscou et Vladimir, est crucial dans l’avènement du futur Spartak. Edelman montre bien comment le football accompagne la naissance d’une culture urbaine, traversée par des vagues d’occidentalisation, dont le football est l’un des vecteurs. Véritable marqueur identitaire, ce sport joue le rôle d’un « compensateur de virilité » aux yeux de la masse paysanne qui voit dans les citadins d’abord des êtres efféminés, habitués au confort.
4Le football russe s’émancipe après 1917, avec le départ des entraîneurs étrangers. Les catégories défavorisées, jusqu’ici exclues, intègrent ce jeu, qui légitime enfin son qualificatif de « sport des masses ». Mais la qualité du football russe va pâtir d’une première vague d’émigration ; de plus, la propagande sportive le relègue largement derrière les jeux « nobles », hérités des Grecs. Le nouveau pouvoir craint en fait de se laisser dépasser par un sport brutal et imprévisible (chez les joueurs comme chez les spectateurs), d’autant que de nombreux joueurs célèbres sont issus d’un quartier moscovite turbulent, la Presnja, devenue krasnaja (rouge) après 1917, en souvenir de son rôle dans la révolution de 1905. C’est en pleine NEP, dont le contexte de stabilité et de concession aux entreprises lucratives (mais aussi de développement de réseaux criminels en tout genre) permet au football de reprendre son souffle, qu’émerge dans ce quartier le Cercle du sport de Moscou, grâce au talent d’un certain Nikolaj Starostin, attaquant  sur le terrain et dans la vie ; c’est lui qui, avec ses trois frères, Andrej, Aleksandr et Petr, fondera en 1935 le Spartak de Moscou.
5Jusqu’au début des années 1950, l’histoire du club est celle d’une institution qui lutte sans cesse pour son professionnalisme et qui, de fait, en pâtit. Patronné par un organe du ministère du Commerce, Promkooperacija — alors que ses ennemis sur le terrain, le Dinamo de Moscou et le CDKA, le sont respectivement par le ministère de l’Intérieur (MVD) et par l’armée —, le Spartak profite de l’impopularité de ces derniers pour devenir un modèle et une institution défouloir pour des centaines de milliers de supporters soviétiques, de plus en plus jeunes, qui hurlent dans l’enceinte du stade : « Mort aux flics ! » ou « Mort aux soldats ! ». En 1937, le Spartak confirme son ascension après sa victoire exceptionnelle sur une équipe basque en tournée en URSS. Cette année constituera aussi un tournant pour les Starostin : leur vie luxueuse, qui tranche avec celle de la majorité des Soviétiques, attise inévitablement des convoitises. C’est le temps des premières dénonciations : selon la rumeur, les Starostin abuseraient de leurs privilèges, favoriseraient le « sport bourgeois »…
6Mais le pire est à venir : Berija, chargé de la gestion du Dinamo de Moscou, tente d’orchestrer la chute des Starostin  en profitant d’une vague de calomnies à leur encontre : ils auraient ourdi le projet d’assassiner Stalin au cours de la parade sportive de 1937 et de créer un « État fasciste » (Edelman s’appuie ici sur des archives de l’armée [RGVA]). Néanmoins, les Starostin ne sont pas arrêtés : selon la légende, Molotov, dont les enfants sont liés aux joueurs, refuse de contresigner l’ordre de Berija. Mais le NKVD ne desserrera plus son étau. Catalogués « droitiers trotskistes », les frères finissent à la Lubjanka en 1942. Ils sont condamnés à dix ans, peine symbolique pour l’époque. Inexplicablement, les charges retenues sont surtout criminelles. Après des séjours au goulag dans des conditions privilégiées, les quatre Starostin sont libérés en 1954, après la première amnistie.
7Pendant le même temps, le pouvoir s’efforce, après-guerre, de mettre l’accent sur l’éducation idéologique et politique des joueurs : plus que jamais, ceux-ci doivent se comporter en modèles. Face à certains radicaux qui réclament des peines exemplaires pour les récalcitrants, le jeune Suslov joue cependant un rôle modérateur. Mais le stalinisme n’en a pas fini avec le football : la défaite soviétique devant les Hongrois en 1952 entraîne de nombreuses répercussions, dont la disparition de l’équipe de l’armée — opportunité sans précédent pour le Spartak. Comme le montre finement Edelman, le contexte d’un premier dégel (sous Stalin !), marqué par le retour du jazz et des danses qui l’accompagnent, profite d’une certaine manière au football, les joueurs intégrant dans leur jeu de nouvelles cadences.
8La période qui suit la mort de Stalin est marquée par un long déclin du club, ponctué de plusieurs sursauts. La médaille d’or olympique de 1956 est son chant du cygne. La compétition avec le Dinamo de Moscou est au centre du jeu politique de l’équipe jusqu’en 1961. Après cette date, le monopole disparaît et les clubs locaux se multiplient : de 33 en 1950, on passe à 267 équipes, tous niveaux confondus, en 1968. Le Spartak devient un club parmi d’autres. Même s’il revient au sommet en 1978, son déclin — à en juger par les résultats — est inexorable jusqu’à la fin de la période soviétique. Comment décrypter le fait que cette équipe, en dépit de ses défaites, conserve paradoxalement un grand nombre de supporters fidèles ? La principale raison semble en être sa légende dorée de club « démocratique » — même  si, en l’occurrence, cet adjectif ne rime pas à grand-chose.
9L’auteur insiste sur le rôle des pratiques informelles dans les années 1970-1980. Le Spartak use et abuse des « caisses noires » et du blat [régime de faveurs], tandis que se développe la violence dans les stades — reflet d’une agressivité urbaine renouvelée — dont les médias se font l’écho. Edelman clôt sa monographie sur le tournant de 1989-1992, dramatique pour le Spartak comme pour bien d’autres équipes soviétiques en raison de départs massifs de joueurs à l’étranger et d’une privatisation brutale. Il souligne pourtant que les usages acquis depuis l’époque de la NEP se révèlent finalement payants : grâce à son professionnalisme, le Spartak réussira à s’adapter au tournant.
10Illustration originale de l’évolution sociale de l’URSS, ce travail fait certes appel à des sources publiées telles que la revue Sovetskij sport, mais aussi à des archives inédites, centrales et régionales : ainsi, pour le GARF, le fonds du Comité de la culture physique et du sport (Gossport SSSR) ; pour le RGASPI, le fonds du Comité central du PCUS et du Politbjuro ; les archives du RGVA, ainsi que celles de Perm (GAPO). Mais on regrettera que l’auteur ait négligé les sources orales, très nombreuses : ses jugements sur l’opinion des supporters sont le plus souvent des hypothèses ou des généralisations fondées sur des cas particuliers.
  • 5  De fait, pour le cinéma, auraient mérité d’être traités comme illustrations d’une culture football(...)
11Le travail aurait aussi gagné en relief si l’auteur s’était penché sur la place du football dans la culture soviétique, par exemple dans la littérature et le cinéma. Mentionnons ici le roman Vratar´ respubliki [Le Goal de la république] de Lev Kassil´ (1905-1970), le premier du genre, qui eut un tel succès qu’il fut adapté au cinéma  (Le Goal, de Semen Timošenko, 1936)5. De même, le culte de Spartacus n’est pas abordé : pourtant, le lecteur est en droit de se demander pourquoi le Spartak est le seul club dont le nom honore un « dirigeant révolutionnaire du passé » (p. 74).
  • 6  L’annexe III figure unhall of fame (une sélection des meilleurs joueurs du Spartak, selon l’auteu(...)
12Plus encore, pour une recherche qui s’inscrit dans l’histoire sociale soviétique, un plan thématique, et non chronologique, aurait été préférable. Pour prendre un seul exemple, en quoi l’année 1953 constitue-t-elle une rupture pertinente pour l’histoire du Spartak, Stalin, comme l’écrit lui-même l’auteur, n’ayant jamais été un fervent admirateur du football ? Le choix du plan est sans doute dicté par des impératifs éditoriaux autant que par la volonté de contextualiser l’histoire du football et du Spartak en particulier, mais cette dernière se révèle largement stérile, tant le lien entre contexte politique intérieur et international est ténu (au vu des archives disponibles). Par ailleurs, l’histoire du club verse très souvent dans l’anecdotique. Les nombreuses illustrations, rarement commentées, ainsi que certaines annexes6, témoignent d’une absence de rigueur scientifique dans l’approche du sujet.
13Le travail de Robert Edelman souffre d’un écueil presque inévitable : c’est l’œuvre d’un supporter qui ne parvient pas à donner à sa passion une dimension pleinement scientifique et à transcender ce qui est d’abord de l’ordre de l’émotionnel. Le parti pris de l’auteur transparaît aussi dans le choix des auteurs cités à longueur de pages et dont la pertinence est souvent douteuse. Outre Bourdieu, véritable marqueur idéologique en sciences sociales, Edelman émaille son récit de citations d’autorités telles que Moshe Lewin. De fait, le style de l’auteur apparaît très « lewinien », marqué par de nombreuses lourdeurs et digressions qui font perdre le fil de l’ensemble.
  • 7  Voir les Mémoires de l’adjoint de Černenko, Viktor V. Pribytkov,Apparat : 390 dnej i vsja žizn´ G(...)
14Un plan thématique aurait aussi permis d’éviter l’écueil trop fréquent d’un déséquilibre entre les parties : si le chapitre III porte sur 1936-1937, le chapitre IX, lui, balaie les années 1964-1991 qui auraient pourtant mérité un traitement plus approfondi. On sait par exemple que Konstantin Černenko était un grand supporter du Spartak de Moscou, et qu’il fit tout son possible pour améliorer la situation du club après sa dégringolade de 19767. Edelman aurait également pu établir un parallèle entre les attitudes favorables du public envers le  Spartak et celles à l’égard de Garri Kasparov, joueur d’échecs à la réputation de « démocrate », qui affronte au milieu des années 1980 un Anatolij Karpov, favori des apparatchiks. De même, des chapitres thématiques auraient permis de mettre en valeur un aspect important de l’histoire du Spartak — les déplacements (des joueurs et du public), en URSS et surtout à l’étranger. Comment fut sélectionné et conditionné le public des supporters du Spartak lors de ses tournées en Occident ? Ces séjours avaient-ils une quelconque incidence sur ce même public ?
15En dépit de ces remarques, il convient de souligner que la monographie de Robert Edelman mérite toute sa place dans la nouvelle historiographie de l’histoire de l’URSS, en ce qu’elle révèle la dimension de l’imprévisible dans un monde où tout semble écrit à l’avance pour l’ensemble des Soviétiques, du berceau à la tombe.

Notes

1  Sport in Soviet Society: Development of Sport and Physical Education in Russia and the USSR, Cambridge, MA : Cambridge University Press, 1977.
2  Serious Fun: a History of Spectator Sports in the USSR, Oxford : Oxford University Press, 1993.
3  Bol´šoj sport i bol´šaja politika [Le grand sport et la grande politique], M. : Rosspen, 2004.
4  Robert Edelman fait siennes les conclusions de Henning Eichberg dans Body Cultures: Essays on Sport, Space and Identity, Londres : Routledge, 1998.
5  De fait, pour le cinéma, auraient mérité d’être traités comme illustrations d’une culture footballistique en évolution des longs métrages tels que L’Honneur sportif(1951, Vladimir Petrov) ; Le Remplaçant (1954, Sergej Timošenko) ; Troisième mi-temps (1962, Evgenij Karelov) ; Mon meilleur ami, le général Vassili, fils de Joseph(1991, Viktor Sadovskij).
6  L’annexe III figure un hall of fame (une sélection des meilleurs joueurs du Spartak, selon l’auteur).
7  Voir les Mémoires de l’adjoint de Černenko, Viktor V. Pribytkov, Apparat : 390 dnej i vsja žizn´ Genseka Černenko [L’appareil : 390 jours et toute la vie du secrétaire général Černenko], M. : Molodaja Gvardija, 2002.