Cok sevdigim cok okudugum bir yunan filozofu'da Diogene'dir. Hem hayat felsefesi, hem uygarligin kotu taraflarini reddetmesi, bir fici icinde gecirmeyi tercih ettigi yasam tarzi bir cok metaforu barindirir. Hele hele catlak bir sesle zamanin en guclu imparatoru olan BUYUK ISKENDER'e "golge etme baska ihsan istemem" diyebilmesi ogrencilik yillarimdan beri idolum olmasina yol acmistir.
Yurt disindan, ya da ulke'de olmamiza ragmen GS camiasi disindan algilanan goruntumuzun, iceride olan bitenden tamamen farkli olmasi dusundurdu bana Diogene'i.
Oyle ya, esip ufuruyor ve rakiplere korku salmaya calisiyoruz ama yine de curmumuz kadar yer yakiyoruz.
Aciklayayim:
2014 Mali Kongresine gelene kadar, cilekler ve kirazlarla ugrasiyor, Avrupa'nin ilk 10 kulubunden biri olacagimizi iddia ediyor, Turkiye'de ise federasyona, hakemlere, rakiplere salliyor cok gurultu cikararak "cambaz"a bak operasyonumuzu basariyla goturuyoruz. Ama olcu olarak alinmasi gereken cikartilan gurultu degil bence. Bu "buyuk" sozlerin edildigi sezonun Champions League sonuclari. Sidik zoruyla gelinen 16 takimdan cikamamis ve ceyrek finallere katilamamis bir Galatasaray var onumuzde. Yani kuru gurultu yine fayda etmemis.
Simdi gelelim yuzbinlerce lira maasli CEO'lar, onbinlerce euro maasli "danismanlar" ve yine onbinlerce dolar maasli genel mudurler esliginde kurumsallasa kurumsallasa "bitmekte" olan kulubumuzun mali durumuna...
Bir yanda medyada yer alan haberler ve milyar lirayi gectigi soylenen borc, diger yanda yonetemeyen "idarecilerimizin" bildirileri.
Acikcasi bu mali kongrenin cok onemli oldugu gercek. Dolayisiyla dunyanin neresinde olursam olayim mutlaka katilmam ve mutlaka camiaya bir seyler soylemem gerektigini dusunurken konusmamin genel hatlari ortaya cikmis ve hemen hemen hazir bir duruma gelmisti. Mekteb-i Sultani'nin bir sinifinda kurulup Turkiye'nin belkide tek markasi olan koca Galatasaray son 15/20 yilda donusu olmayan bir yola girmis ve okulun siralarindan yetisen genc ve "delikanli" bir uyemiz fransizcayi Balzac ve Gustave Flaubert'den fikri hur irfani hur, vicdani hur olmayi da Victor Hugo ile Emile Zola'dan ogrendigimizi haykirip parmagini yonetime dogru sallayarak "J'ACCUSE" diye feryat edince kongre salonu acilen zamanin yonetimini tartismali da olsa ibra etmemisti. Gerci bu kardesimiz simdi accuse ettigi yonetimin o zaman oturdugu yerde yer almis ve kulubun borclari da ikiye yada uce katlanmis ama olsun.
Bilmesi gereken bir sey var ise o da bizlerin de Mekteb-i Sultani siralarinda dirsek curuttugumuz ve ne gariptirki fransizca ogrenirken aklimizda kalan yazar Honore de Balzac eseri "Les Illusions Perdues*". Kendisi ile bizim Zola ile Balzac'in arasindaki fark onemli...
Ben yine de parmagimi o sekilde kullanmayi dusunmuyorum. Bellimi olur belki bir sonraki yonetime de ben giriverir ve borcu yine katlarim.
Evet dusunup dusunup kongre konusmamin iki versionlu olmasina karar vermisken bir kac gun once kulup yonetiminden ve baskan tarafindan imzalanmis bir mektup aliverince is yine baska bir yon aldi. Oyle ya bir sure once sayin baskanimiz Mali Kongrede "catlak ses cikacagini sanmadigini" soylemis olsa da acaba niye bu aciklama mektubunu uyelere yollama ihtiyacini duymustu?
Burada sayin baskanima ve mektepten sevgili agabeyime bir mesajim var. (parmagimi sallamadan) :
Sayin baskanim sevgili agabeyim bu camia eger Mekteb-i Sultani mense'li ise ve biz iddia ettigimiz mentalitede isek sizin tabirinizle "catlak ses" cikacaktir. Cunku biz eger biz isek, dusuncelerimizi ve gordugumuz yanlislari soylemekten asla ve asla cekinmeyiz. Bunu 21. asirda uyesi oldugunuz kulubun 20. asirda uyesi olmus bir mensubu olarak ve size kulup ici eskiliginde bir asir! fark atmis bir Galatasaray'li olarak soyluyorum.
ARTHUR SCHOPENHAUER : "ASKIN METAFIZIGI"
Gelelim bir kac gun once gelen bilgilendirme mektubuna. Bir kac kez okudum ve gordugum su: Kulubu kurumsallastirma yolunda her ay kamyon yuku ile maas alan calisma arkadaslariniz once ARTHUR SCHOPENHAUER stili ile "Askin Metafizigi"nden girmisler, daha sonra sira rakkamlara gelince devreye ALBERT EINSTEIN'in "Izafiyet Teorisi" sokuvermisler...
- Musaade ederseniz izah edeyim: Mektubun basinda dedikodulardan, enkaz edebiyatindan ve dogrulari hakkeden camiamizi bilgilendirmekten bahsediyor yani "camiayi" dans le sens du poil oksuyor, sonra da Futbol Akademisi, cilekleri satin almaktansa yetistirmekten vs.. vs.. bahsediyorsunuz. Sasirmaktan ote agzim acik kaldi ve 2002 de kulube verdigim proje aklima geldi. Hersey hazirlanmis Afrika, Guney Amerika ve Avrupa'da anlasmali kulupler bulunmus, anlasmalar yapilmis, etrafli bir dosya halinde kulube sunulmustu. Daha sonra yonetimdeki bir kardesim "agabey sen o dosyaya bakildigini mi saniyorsun" deyince de bu kulupte bu tur ileriye donuk akilci projelere yer olmadigini anlayivermistim. Boyle bir projeniz oldugunu ogrenince sasirmamin nedeni iste bu. Eger samimi iseniz ve bu yine gostermelik degil de gercekten hayata geciriliyorsa raflariniza, arsivlerinize bir goz atmaniz ya da yillardir bana herkesin ne oldu ya su projen diye takilmasini duymus olmaniz yeterliydi ve ben bir telefonluk mesafedeydim. Dolayisiyla sayin CEO'lar ve sayin danismanlar destegi ile bunca zaman ugrasmaniza gerek yoktu...
- Ha amac yukarida da soyledigim gibi dans le sens du poil "askin metafizigi" ise o baska;-)
ALBERT EINSTEIN : "IZAFIYET TEORISI"
- Gelelim daha sonra bahsettiginiz futbolcu portfoyumuze...Diger kalemlere deginmiyorum zira konunun "ustad"lari zaten takir takir rakkamlar vererek bizleri bilgilendiriyorlar. Malum herkes bilanco okumayi bilmeye mecbur degil. Bense kendi istigal mevzuum olan futbolcu portfoyunun 165 milyon dolar olarak belirtilmesini biraz inceledim. Malum, merakli oldugum icin bazi sitelere girip cikip UEFA nin bilgilerine ulastim ve ortaya cikan manzara, benim gerek toplantilarda, gerek bu kursuden, gerekse kendi blogumda defalarca dile getirdigim Transfer Politikasi olmayan Galatasaray tezime aynen uymakta. Hic detaylara girmeyecegim. Rakkamlar yalan soylemez ve bu izafi bir bilim degildir. Sadece matematik verilerdir ve ben degil tum uzman kaynaklar ayni seyi soyler: Kadromuzdan isim vermeden (malimizi tu kaka etmemek icin) bir futbolcu seciyorum ve bicilen degere bakiyorum. 10.000.000.-Euro? Adi gecen futbolcuyu sizin onbinlerce euro maasli ve bu isi en cok bildigini iddia eden transferden sorumlu danismaniniz dahi bu fiyata satamaz.
- SA TA MAZ . Isim bende mahfuz burada yazili (F.MELO) ama telaffuz etmiyorum. Isteyen istedigi zaman benimle bu konuyu tartisir. Yanilirsam sapka cikartirim ama bu gune kadar bu konularda yanilmadigimi da belirteyim. Dolayisiyla kulubumuzun futbolcu portfoy degeri sizin deklare ettiginiz olcekte degil. Kadrodaki diger transferlere, buyuk tantanalarla gelecegin yildizi diye milyonlarca eurolari sactiginiz isimlere hic girmiyorum. Sadece bir kez daha UEFA verilerine girip Turkiye'deki durumu sizlerle paylasmak istiyorum. Kadromuz ulkenin en pahali ve en degerli!!! kadrosu olarak (en azindan kagit uzerinde) gozukuyor. Bize 13 puan fark atip lider pozisyonundaki ezeli rakibimizin kadro degeri bize gore 10% daha dusuk, kadro degeri bize gore cok daha kisitli ve deger olarakta 50% daha az olan diger ezeli rakibimiz de bizimle basabas mucadelede. Yorumu sayin Genel Kurul uyelerimize birakiyorum. Ya digerleri bu isi rentabilite olarak bizden daha iyi yapiyor, ya da biz bu isi bilmiyoruz. Evet iddiali bir soz ama biz bu isi bilseydik bu durum 15 yildir suregelmezdi. O halde neymis? Matematiksel veriler uzerine konusunca Einstein'in "izafiyet teorisi" kilikli mektuplar pek te ise yaramiyormus.
SATMAYACAGIM DEYIP SATMAK ALMAYACAGIM DEYIP ALMAK
Kisacasi eski tas eski hamam. Soylemeye dilim varmiyor ama gidisatimizin pek te iyi olmadigi ortada. Simdi yine hazirladigim konusmaya/konusmalara donerek bir Emile Zola'li "J'accuse" lu olani; bir de Lafontaine'den masallar niteliginde olani var.
Ben nedenlerini daha once acikladigim icin birinciyi degil Lafontaine'den masallari seciyorum ve anlatiyorum:
Bir gun karga gagasinda peynir parcasi ile asirlik bir cinarin alt dallarindan birine konmus. Tam o sirada ormanin icinden tin tin tin "tavsan kardes" cikagelmis ve: Karga kardes, birazdan tilki agabeyimiz gelecek, ben onun danismaniyim, kendisi cok zengin, bak uzerinde tunedigin agacin dallari kirik, yapraklari dusmus, harap bir halde. O gelip herseyi duzeltecek. Hatta sonbaharda yere dusen yapraklari bile yerine takacak. Yeterki sana bu ormanin krali olmak istediginde olumlu cevap ver.
Not: Karga dilinde "gak" evet; "guk" hayir demektir.
Ben yuksek musaadelerinizle hikayeye burada son veriyor ve devamini hayal gucunuze birakiyorum.
Zira artik gak'ta deseniz, guk'ta deseniz bir sey degismeyecek.
Saygilarimla efendim
8988 Tunc Uner
* Honore de Balzac dans son livre intitule"Les Illusions Perdues" raconte une histoire d'echec pleine de verite concernant un provencial epris de gloire.
Il sera si fier de son oeuvre qu'il dira:"Saluez-moi je suis tout bonnement en train de devenir un genie"CA VOUS RAPPELLE QUELQU'UN???
Alors que dans ce meme livre il ecrit: Dans ce monde ou les petites choses deviennent grandes, un geste, un mot, perdent un debutant! Le principal merite des belles manieres et du ton de la haute compagnie est d'offrir un ensemble harmonieux ou tout est si bien fondu que rien ne choque!
CA VOUS RAPPELLE QUELQUE CHOSE???
Aucun commentaire:
Enregistrer un commentaire